İflasın ertelenmesine ilişkin davaya bakan mahkemece, takip tarihinden önce tesis edilen ihtiyati tedbir kararı ile; tedbir tarihinden itibaren borçlu şirket hakkında yeni takip başlatılmasının önlenmesine karar verilmiş olup, alacaklı tarafından, borçlu şirket hakkında tedbir devam ettiği sürece takip yapılamayacağı açık olduğundan, mahkemece, tedbir kararı tarihinden sonra başlatılan takibin "iptaline" karar verilmesi gerektiği-
Takip tarihinden önce verilen tedbir kararı içeriği göz önünde bulundurulduğunda, borçlu aleyhine yeni takip yapılmasını engeller mahiyette bir hüküm ihtiva etmediği açık olduğu gibi, tedbir kararının borçlu şirket hakkındaki takiplerin durdurulmasına matuf olduğu anlaşılmakla, bu halde, anılan tedbir kararı uyarınca icra takibinin durması gerektiği anlaşıldığından, mahkemece, şikayetin kısmen kabulü ile borçlu şirket hakkındaki takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
"İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler." şeklindeki HMK. mad. 394/3 uyarınca, Tasarrufun iptali davasını kazanan kişinin aldığı karar ile, mahkemece iflasının ertelenmesi istenen şirketlerden Ltd. Şti. adına kayıtlı taşınmaz üzerine konulan ihtiyati tedbir kararının, satışa engel olmadığının tespitine ve satışına izin verilmesini talep etmiş olup, bu alacaklının dilekçesinin ihtiyati tedbir kararına itiraz niteliğinde olduğu ve süresinde verildiği, istemde bulunanın ihtiyati tedbire itiraz hakkının bulunduğu- Üçüncü kişinin davacısı, iflasının ertelenmesi istenen şirketlerden Ltd. Şti.nin ise davalılarından olduğu davada, taşınmazdaki satışların iptali ile üçüncü kişinin alacaklısı olduğu icra dosyasındaki alacağın tahsili amacı ile üçüncü kişiye taşınmaz için haciz ve satış isteme yetkisi verilmiş olduğu, bu hakkın şahsi ve nispi olup ayni bir nitelik arz etmediği, verilen tedbir kararının üçüncü kişinin haklarını etkiler nitelikte olduğu gibi maddi hukuka da ilişkin olduğu ve tasarrufun iptali davasında verilen ilamın infazını da engellediği-
İflasın ertelenmesi davası kapsamında verilen tedbir kararının kapsamı, icra müdürlüğü ve icra mahkemesince yorum yolu ile değiştirilemeyeceğinden, tedbir kararı doğrultusunda borçlu şirketlerin banka hesapları üzerindeki blokelerin kaldırılması gerekeceği-
Mahkemece; davacı şirketin 673 sayılı KHK'nın 10. maddesinin 2/c fıkrasında yazılı şekilde gerekli araştırma yapılarak davacı şirketin bu şirketlerden olmaması ve bilançosunun borca batık olması halinde iyileştirme projesi bilirkişi ve kayyım raporları gözönünde bulundurularak şirketin halihazır durumda iflastan kurtulması mümkün ise iflas kararı verilmeyerek şirketin olağanüstü hal süresince ve en nihayet İİK 179/b-4 maddesinde belirlenen süreler de nazara alınarak izlenmesi bu süre içerisinde şirketin durumunun kötüye gitmesi veya sürenin dolmasına rağmen borca batıklık halinin devam etmesi halinde İİK'nın 179/b-5 maddesi uyarınca iflas kararı verilmesi gerekeceği-
Alacaklının, "kambiyo senedinin kıdem tazminatı için verildiğini" belirtmesinin borçlu tarafından kabul edilmedikçe senedin kambiyo vasfını etkilemeyeceği- Borçlu şirket hakkında iflas erteleme davasında verilen tedbir kararı ile "icra takiplerinin tedbiren durdurulmasına" şeklinde karar verildiği dikkate alındığında, icra müdürlüğünce kambiyo takibinin durdurulmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Yerel mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildikten sonra, alacaklı tarafından borçlu aleyhinde icra takibi başlatılmış ise de; tedbir kararında; "... hangi sebebe dayanırsa dayansın davacı hakkında başlamış ve başlayacak takiplerin... durdurulmasına" şeklinde karar verildiği anlaşıldığından, mahkemece, anılan tedbir kararı gereğince, borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptaline hükmolunması isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Şirketin iflasının istenmesi şartlarının mevcut olmaması halinde, İİK'nun 345/a maddesinde düzenlenen suçun oluşmayacağı; öncelikle borçlu şirkete ait ticari defter, kayıt ve banka hesaplarının temin edilip, bunlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılacağı, kesinleşmiş icra takip dosyalarının borçları da pasife dahil edilerek, şirketin iflasının istenmesinin gerekip gerekmediğinin tespit edileceği, şikayetin süresinde olup olmadığının belirleneceği, tasfiye memurlarının da bu suçun faili olabileceği-
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinin, sözü geçen tedbir kararından sonra başlatıldığı, Ticaret Mahkemesi'nce yeni icra takibi başlatılmasının önlenmesi şeklinde tedbir kararı verildiği görüldüğünden ve icra hâkiminin mahkemenin vermiş olduğu bu kararı yorumlayamayacağı tabii olduğundan tedbir kararından sonra başlatılan takibin "iptaline" karar verilmesi gerektiği-
Takip tarihinden sonra verilen ara kararın, geriye dönük olarak ilk tedbir ara kararını geçmişe etkili olarak değiştiremeyeceği, ilk tedbir kararının verildiği tarih itibariyle sonuç doğurmayacağı-