Kadının sosyal medyada erkek hakkında "şerefsiz, pedofili, jigolo, belli erkeklere ...tünü ...tirirsin..." şeklinde hakaret içerikli ve küçük düşürücü paylaşımlarda bulunduğu, ayrıca eşiyle birlikte yurt dışına gitmeyerek ayrı yaşamaya sebebiyet verdiği; buna karşılık kadın eşin tanığı (O. Ç.)’nin "Ben tarafların geçimsizlikleri ile ilgili bizzat görgü sahibi değilim ancak, (P.) hanımla yaptığımız sohbetlerden eşinin evi terk ederek İngiltere'ye gittiğini orada başka bir bayanla birlikte olduğunu duymuştum" şeklinde beyanda bulunduğu, yine tanık olarak beyanı alınan davalı kadının kız kardeşi (N. A.) ise "ben tarafların müşterek çocuğuna ve eşine eniştemin ekonomik destekte bulunduğunu zannetmiyorum. Çünkü, müşterek çocuğun eğitimine biz ailece maddi katkıda bulunuyorduk. Kızkardeşim gururlu bir insandır. Çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkanı olsaydı, bizlerin maddi desteğine izin vermezdi. Ben müşterek çocuğun İngiltere'ye baba yanına gidiş gelişlerinde de uçak millerimi kullandırarak destek sağlamıştım. Ben davacının İngilterede başka bir bayanla birlikteliği konusunda bilgi sahibi değilim. Sadece aynı bayanla sadece portföy çalışması yaptığını biliyorum" dediği, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde erkek eşin yurt dışında yeni bir düzen kurduğu, eşi ve ailesiyle ilgilenmediği, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılması karşısında Özel Daire tarafından da belirtildiği üzere boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği-
Davalı-davacı erkeğin "kadını sevmediğini" söylediği, "seni rezil ederim, eve girersen ölün çıkar" şeklinde sözler söyleyerek tehdit ettiği, müşterek evin anahtarlarını değiştirdiği, aşağıladığı, hakaret ettiği, eşi ve çocuğu ile ilgilenmediği, kök ailesinin evlilik birliğine müdahalelerine sessiz kaldığı, eşi yerine ailesinin fikrine daha fazla önem verdiği, eşinin ailesine saygı göstermediği, davacı kadını babasının evine bıraktığı tüm bu sebeplerle ağır kusurlu olduğu; davacı-karşı davalı kadının ise erkeğe kolunu çizerek şiddet uyguladığı bu nedenle hafif kusurlu olduğu gerekçesi ile asıl davanın ve karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, 300,00 TL tedbir, 500,00 TL iştirak nafakasına, davacı kadın yararına 400,00 TL tedbir 600,00 TL yoksulluk nafakasına, 25.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminata, ziynet alacağı davasının kabulü ile davacı kadına ait 7 bilezik, 1 set, 1 kalın bilezik ve 40 adet çeyrek altının 2.000,00 TL'si faizsiz 100.245,00 TL' nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davacı karşı davalı kadına ödenmesine karar verildiği-
Davalı-davacı erkeğin kadını sevmediğini söylediği, seni rezil ederim, eve girersen ölün çıkar şeklinde sözler söyleyerek tehdit ettiği, müşterek evin anahtarlarını değiştirdiği, aşağıladığı, hakaret ettiği, eşi ve çocuğu ile ilgilenmediği, kök ailesinin evlilik birliğine müdahalelerine sessiz kaldığı, eşi yerine ailesinin fikrine daha fazla önem verdiği, eşinin ailesine saygı göstermediği, davacı kadını babasının evine bıraktığı tüm bu sebeplerle ağır kusurlu olduğu; davacı-karşı davalı kadının ise erkeğe kolunu çizerek şiddet uyguladığı bu nedenle hafif kusurlu olduğu gerekçesi ile asıl davanın ve karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, 300,00 TL tedbir, 500,00 TL iştirak nafakasına, davacı kadın yararına 400,00 TL tedbir 600,00 TL yoksulluk nafakasına, 25.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminata, ziynet alacağı davasının kabulü ile davacı kadına ait 7 bilezik, 1 set, 1 kalın bilezik ve 40 adet çeyrek altının 2.000,00 TL'si faizsiz 100.245,00 TL' nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davacı karşı davalı kadına ödenmesine karar verildiği-
Erkek tarafından açılan boşanma davasının reddedildiği ve kadının karşı davasının bulunmadığı belirtilerek, davalı kadının istinaf incelemesi talep etmesinde hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle esastan ret kararı verilmiş ise de; eldeki davada varsa erkek aleyhine tespit edilecek ve yüklenecek kusurların, taraflarca sonradan açılacak boşanma davalarına etki edeceği hususu gözetilmeksizin, kadının hukuki yararının bulunmadığı yönündeki değerlendirmenin hatalı görüldüğü-
Hem terk sebebine hem de evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının ileri sürülerek boşanma talebinde bulunmanın birbiriyle çeliştiği- İhtar isteği ile eşinin bundan önceki kusurlu tutum-davranışlarını af etmiş veya en azından hoşgörü ile karşılamış olacağından ihtara rağmen evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürmenin ihtarı samimi kılmayacağı- Erkeğin, kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı anlaşıldığından bu vakıanın davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği ve bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu-
Af iddiasının davanın her aşamasında ileri sürülebileceği- Davalı kadına af iddiasını ispatlaması yönünde delillerini sunması için süre verilmesi ve tarafların bu husustaki beyanlarının alınması gerektiği-
"İlk eşinden olma ergin çocukları ile iletişimi keserek onları evden kovduğu" vakıasına davacı kadın tarafından dilekçeler aşamasında usûlüne uygun olarak dayanılmadığından bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği- Davalı erkeğin süresinden sonra talep ettiği maddî ve manevî tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığı-
Tanıklarının sözlerinin bir kısmı evlilik birliğinin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olması ve bir kısmının sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olması karşısında, boşanma davasının reddi gerektiği-
Erkek tarafından sunulan dilekçenin “katılma yolu ile istinaf dilekçesi” niteliğinde olup olmadığı, harcın yatırılıp yatırılmadığı yönünde bir inceleme yapılmadan sadece kadının istinaf dilekçesi yönünden inceleme yapılmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Karar, henüz boşanma yönünden kesinleşmeden davacı vefat ettiğinden evlilik birliğinin ölümle sona erdiği ve boşanma davasının konusuz kaldığı-
