Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçe de kısa kararla çelişik olamayacağı ve daha da önemlisi kararın gerekçesiz bırakılamayacağı, aksinin kabulünün mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve yasalarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturacağı, diğer taraftan, mahkemece bozma ilamına uyulmakla bir taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağından bozma dışına çıkarak karar vermenin usuli kazanılmış hakkın ihlali anlamına geleceğinin de unutulmaması gerekeceği, nitekim, mahkemenin kabule ilişkin ilk kararı diğer yönleri incelenmeksizin sadece yasaya uygun olarak gerekçe taşımadığından bahisle bozulduğu, mahkemece bu bozmaya uyma kararının verildiği, burada mahkemece yapılacak işin, hüküm sonucuna uygun gerekçe içeren gerekçeli kararın yazılması olması gerekeceği, mahkemece, davanın kabulüne ilişkin kararın, gerekçesiz olması nedeniyle bozulması sonucunda , hüküm sonucuna uygun gerekçeli bir karar yazılması gerekirken belirtilen ilkelere aykırı ilk karara tamamen aykırı olacak şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, taşınmazın değerinin 220.000,00 TL olduğu, borçlunun haline münasip bir meskeni 160.000,00 TL'ye alabileceği bildirildiğinden, mahkemece, şikayetin kısmen kabulü ile mahcuzun satılarak borçlunun haline münasip ev alması için gerekli olan 160.000,00 TL'nin kendisine, artanın ise hak sahiplerine ödenmesine, satışın, borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, hükmün birinci bendinde tereddüt uyandıracak şekilde haczedilmezlik şikayetinin reddi yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece hüküm fıkrasında davanın kabulüne karar verildiğinin ifade edildiği ve fakat ardından davaya konu icra dosyasına vaki itirazın kısmen iptali hükmünün kurulduğu, yargılama kapsamı ve hüküm gerekçesinden ilk derece yargılama makamınca davacının taleplerinin kısmi olarak kabulü cihetine gidildiği ancak davanın kabulü yönünde irade tefhim ve tebliği yapıldığının anlaşıldığı, kararın bu hali ile infaz kabiliyeti taşımadığı, böyle bir hükmün infaz edilemeyeceği, ayrıca bu eksikliğin tavzihle de giderilemeyeceği, mahkemece, bu şekilde eksik, açık olmayan şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece; kısa kararda davacı için aylık 400 TL nafaka takdir edilmiş iken, diğer davacı için aylık 300 TL nafakanın takdir edildiği;ancak gerekçeli kararda ise, davacıların her ikisi için de aylık 400’er TL nafakaya hükmedildiği anlaşılmakla, mahkemenin kısa karar ile gerekçeli kararının çelişkili olduğu, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni oluşturacağı, bu durumda mahkemece yapılacak işin, önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Mahkemece HMK. ve Anayasa'da belirtilen yasa hükümlerine ve içtihada uygun şekilde tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa, mülga HUMK’nın 388 ile 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, maddi olaya uygun düşmeyen, talep, gerekçe ve hüküm çelişkisi içeren karar verilmesinin doğru olmadığı-