Mahkemece kararda, sadece davacının devrettiği pay yönünden iptal tescil kararı verilmesi, talep edilmesine karşın, davacının annesinin devrettiği pay yönünden karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekeceği, esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanağın da olmadığı, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olmasının yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratacağı, bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesinin yasa ile hakime yükletilmiş bir görev olduğu-
Davacının, dava dilekçesiyle sözleşmenin feshi ve senet iadesi ile birlikte ödediği 700,00 TL' nin de davalıdan tahsiline karar verilmesini istediği, mahkemece, 700,00 TL alacak talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, mahkemece, bu yön göz ardı edilerek hüküm tesis edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisinin, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10/04/1992 tarihli ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı ilamı gereğince bozma sebebi olduğu-
Borçlunun tescil işleminin iptaline ilişkin asıl şikayet dosyası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi isabetsiz olsa da, bu hususun borçlu tarafından temyiz konusu yapılmadığı- Yargıtay 12. HD'nce mahkeme kararının, ihalenin feshine yönelik birleşen dosya yönünden yetkisizlik kararının gereğinin süresinde yerine getirilmediğinden bahisle re'sen açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğinden bozulduğu- Somut uyuşmazlıkta icra mahkemece, bozma ilâmına uyma kararı verilmesine rağmen bozma ilamı aşılmak suretiyle bozma nedeni yapılmayan ve tescil işleminin iptali talebine ilişkin asıl davanın reddine karar verilerek, bu istem ihalenin feshi gibi değerlendirilip para cezasına da hükmedildiği- Bozma ilamına uymakla, uyma kararı ile bağlı hale gelen mahkemenin uyduğu bozma ilâmında gösterilen esas çerçevesinde işlem yapması ve hüküm kurması gerektiği-
Nüfus kaydının düzeltilmesi davalarına asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerektiği-
Davalı şirketin son alt işveren olmadığı, bu itibarla kıdem tazminatı alacağından davacıyı çalıştırdığı süre ve bu süreye ait ücret ile sınırlı olarak sorumlu tutulması gerektiği, bu husus göz önüne alınmadan hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratacak şekilde karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Mahkemece hüküm fıkrasında davanın kabulüne karar verildiği ifade edilmiş telefon bedeli ile birlikte “...tahmini sigorta bedelinin...” davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın bu hali ile infaz kabiliyeti taşımadığı, tahmini bir değer üzerine hüküm kurulamayacağı, böyle bir hükmün infaz edilemeyeceği, ayrıca bu eksikliğin tavzihle de giderilemeyeceği, mahkemece, bu şekilde eksik, açık olmayan şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Gerekçenin, hükümle çelişik olamayacağı, aksinin kabulünün, mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve yasalarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturacağı, hükmün, gerekçeyle bütünlük arz edeceği-
Dava dilekçesinde aylık ücretlerin banka vasıtasıyla ödendiği belirtilmiş olduğundan, banka hesap dökümlerinin celp edilerek incelenmesiyle karar verilmesi gerektiği- Prim ödemesinin süreklilik arz etmediği sabit olup, süreklilik arz etmeyen menfaatlerin giydirilmiş ücretin tespitinde dikkate alınması mümkün olmadığı- Dava dilekçesinde yer alan genel tatil ücreti talebi bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi, HMK mad. 297'ye aykırı olduğu-
