Davacının tasarrufun iptali isteminin, tasarrufun iptali koşullarının oluşup oluşmadığının İİK. mad. 277 vd. gereğince iptale tabi olup olmadığını ayrı ayrı irdelenmesi, ortaya çıkacak duruma göre gerekçeli olarak bir karar verilmesi gerekirken, iptal şartları tartışılmadan hüküm tesisinin hatalı olduğu- Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde harç ve vekalet ücretinin, takip konusu alacak ile iptal edilen tasarruf konusu şeyin değerinden hangisi az ise o değer üzerinden hükmedileceği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı, mahkemece yapılacak işin; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmişse, hüküm fıkrasının açık olması, duraksama yaratmaması, hükümde aynen iadesine karar verilen ziynetlerin gram ve ayarlarının açık olarak yazılması gerekeceği-
Mahkemece kısa kararda “15.11.2013” olan temerrüt tarihinin gerekçeli kararda “15.01.2013” olarak belirtilerek gerekçe ile hüküm arasında sonuca etkili çelişki yaratıldığı, mahkemece, HMK.'nun 297. maddesinde açıklanan bu hususlar gözetilmeksizin, gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı tarafından 22 ayar hasır set, 12 adet 22 ayar bilezik, 1 adet 18 ayar bilezik, 1 adet 14 ayar yüzük, 15 çeyrek altınların talep edilmiş olmasına rağmen bilirkişi raporunda 22 ayar set, 22 ayar 10 adet çeyrek, 22 ayar 5 adet bilezik ve 14 ayar 1 adet kolyenin tespit edilerek değerlerinin 15.680,00 TL olarak belirlendiği, mahkemece rapor esas alınarak karar verildiğinin anlaşıldığı- Davacının 14 ayar 1 adet kolye talebi olmamasına rağmen taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde hesaplamaya bu altın bedeli de dahil edilerek hüküm kurulmuş olması doğru görülmediği- Mahkemece yapılacak iş; davacının ziynet eşyası talebi yönünden taleple bağlılık ilkesi gözetilmek suretiyle infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulması gerektiği dikkate alınarak yeniden inceleme ve değerlendirme yapıp karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda muvazaalı haczin iptalini talep ettiği, daha sonra aynı mahkemeye takas mahsup talebinde bulunduğu, mahkemece iki dosyanın birleştirilerek aynı esas üzerinden incelenmesine karar verildiği, hüküm fıkrasında ise takas mahsup talebiyle ilgili karar verilmediği anlaşıldığından, mahkemece, borçlunun takas mahsup talebinin incelenerek olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
HMK'nun 297. maddesindeki şartları taşıyan şekilde talep hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken nitelendirme ve değerlendirmede hataya düşülerek yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava konusu edilen işçi alacaklarının hesabına esas ücret miktarı belirsiz olup, ücretteki belirsizlik alacakların miktarını etkileyeceğinden dava konusu edilen alacakların belirsiz olduğunu kabul edilmesi gerektiği- Davanın kısmi dava olarak açıldığı, bilirkişi raporundan sonra davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile dava konusu edilen bazı alacakların miktarını arttırdığı görülmekle, dava, karar ve Özel Daire bozma karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK. mad. 109/2 uyarınca alacaklar belirsiz olduğundan davacının kısmi dava açmasının mümkün olduğu- Davalı banka "bordrosu sunulan işçilerin aynı ünvanda kadro tanımlaması olmadığından muadili olan ve davacı ile aynı işi yapan, aynı özellikte emsal işçi tanımlaması ile işe devam ettiklerini" belirterek ek rapora itiraz etmiş olduğundan, sendikanın bildirdiği ücretin emsal ücret olamayacağı, öncelikle davalı Banka vekilince bordroları sunulan işçilerin davacının emsali olup olmadığı ile ilgili olarak bu konuda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak bu işçilerin davacının emsali işçi olmadıklarının anlaşılması hâlinde, geçersizliği tespit edilen fesih tarihi olan ile davacının işe başlatılmayarak iş sözleşmesinin feshedilmiş sayıldığı tarih arasındaki süreçte davalı işyerinde ücret ve ekleri yönünden genel artış yapılıp yapılmadığı sorularak varsa buna ilişkin kayıtların getirtilmesi suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Geçersiz sayılan fesih tarihini izleyen dört aylık süre esas alınarak hesaplanması gereken boşta geçen süre ücreti mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda davalının kabulünde olan aylık brüt 857,00TL üzerinden hesap edilmiş olup davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyizi olmadığı, kararın davalı Bankanın temyizi üzerine davalı lehine bozulduğu dikkate alındığında, yapılacak emsal ücret araştırması ile belirlenecek ücret düzeyine göre hesaplama yapılırken (yapılan araştırma sonucunda tespit edilecek ücretin davalının kabulünde olan miktarın üzerinde olması hâlinde) bu hususta davalı lehine kazanılmış hak oluştuğu-
Tarafların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadlarının karar başlığında gösterilmesi; hüküm sonucu kısmında ise taleplerden her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte belirtilmesi gerekeceği, bu yönün, kamu düzenine ilişkin olduğu-
Davacının dava dilekçesi ile ödenmeyen kredi borcunun tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep ettiği, yapılan yargılama sonucu ilk derece yargılama makamınca davanın kabulüne karar verilmiş ve ancak Müteveffa .......’ın mirasçıları olan davalılar arasında elbirliği hükümleri geçerli olmasına rağmen yanlış değerlendirme sonucu miras payları oranında sorumluluk öngörüldüğü gibi her iki davalı için ayrı sorumluluk meblağları da gösterilerek infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm tesis edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-