Dava açılırken iki davacı tarafından açıldığı anlaşılmasına rağmen mahkemece tek davacı hakkında hüküm kurulduğu ve karar başlığında diğer davacının adının geçmediği, o halde hüküm kısmında diğer davacı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olduğundan kararın bu yönü itibariyle, kanunun aradığı ilkelere aykırılık teşkil ettiği-
Yayın tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nin 49. maddesi uyarınca; kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminata hükmedilmesini isteyebileceği, hâkimin manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği, somut olayda; yayın tarihi, tarafların konumu gözetildiğinde, davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminatların fazla olduğu, davacılar yararına daha alt seviyede manevi tazminata karar verilmesi gerekeceği- Vekille takip edilen davalarda davanın kabul ve ret oranları gözetilerek ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi dikkate alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren taraflar yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Mahkemece, kısa kararda “ davacının davasını ispat edememesi nedeniyle reddine” yazıldığı halde hüküm fıkrasında “davacının davasını ispat edememesi nedeniyle reddine, dava değeri olan ........... TL üzerinden %20 kötüniyet tazminatının davacıdan alınıp davalıya verilmesine ” şeklinde karar verildiği, böylece kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulması gerektiği-
Mahkemece yapılacak işin, temyiz edeninin sıfatı ve aleyhe bozma yasağı gözetilerek, kal'ine karar verilen tesisatın nelerden ibaret olduğunun hükümde, açıkça ve her türlü tereddütten uzak bir şekilde belirtilerek infaza elverişli bir karar vermek olması gerekeceği-
Çekişme konusu parsellerden biri yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen diğer parseller yönünden (olumlu ya da olumsuz) bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava dilekçesinde iddiaların ileri sürülüş biçiminden ve istem sonucu kısmından davacıların dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemelerine rağmen, mahkemece kararda, sadece iki davalı tarafından diğer davalıya yapılan “satışın iptaline” şeklinde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, kabul göre de, davacıların ........ plaka sayılı araçla ilgili bir taleplerinin olmamasına rağmen, satışa konu araca ilişkin talebin reddine şeklinde hüküm kurulmuş olmasının da doğru olmadığı-
Hakim tarafların talep sonucuyla bağlı olup; taleplerden her biri hakkında verilen hükmün kararda gösterilmesi gerekeceği-
Davacılardan biri bakımından dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğine göre davanın açılmamış sayılmasıyla ilgili mahkemece bir değerlendirme yapılması ve o davacı yönünden bir karar karar verilmesi gerekeceği-
Davalılar adına kayıtlı payların miras bırakanların veraset ilamları gözetilerek davacının miras payı oranında iptali ile iptal edilen bu payın davacı adına tescili gerekirken, metrekare cinsinden kabul kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Davacılardan biri yargılama sırasında ölmüş olup, ölen davacının terekesinin elbirliği (iştirak) halinde mülkiyete tabi olduğu ancak mirasçılardan birinin davaya onay vermediğini bildirdiği, o hâlde, ölen davacının miras şirketine TMK'nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekeceği- Asıl davada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesi uyarınca, davada haksız çıkan ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davalıların adlarına kayıtlı taşınmazlar bakımından davacıların miras paylarına isabet eden dava değeri üzerinden, harç, yargılama giderleri ve yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları gerekirken, mecburi dava arkadaşlığı olmadığı halde birlikte sorumlu tutulmaları doğru olmadığı gibi; ölen davacının miras payı yönünden 6100 Sayılı HMK 297/2. maddesi ve hakimin doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olarak infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmasının ve davaya muvafakat vermeyen mirasçının gerekçeli karar başlığında davalı olarak gösterilmesinin doğru olmadığı-