Yerel mahkeme kararının, Anayasa ve Yasa'nın aradığı anlamda herhangi bir gerekçe içermediği anlaşılmakla, gerekçesiz karar yazılmasının adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
Borçlu şirket hakkında verilen tedbir kararı gereği takibin iptali talebi ile takip dayanağı senedin teminat amacıyla verildiğine ilişkin borca itirazlarının incelenerek olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece yanılgılı değerlendirme ile "ücret alacağı daha önce kesinleştiği gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesinin HMK.nun 297. maddesine aykırı olduğu-
Mahkemece; dava dilekçesinde babalığın eki niteliğinde küçük için nafaka, annesi davacı için de maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulduğu halde bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı-
Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmasının aranması gerekeceği, gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliğinin de tartışma götürmez bir gerçek olduğu, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesinin yasa ile hakime yükletilmiş bir ödev olduğu, aksine düşünce ve uygulamanın, gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmayacağı-
Şikayetçi borçlunun dilekçesindeki istemleri dikkate alınarak, infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve anlaşılır bir biçimde ve yasanın aradığı nitelikleri haiz bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece gerekçeli kararda, sehven müdahalenin men’ine karar verilmesinin kısa kararda yazılmadığı belirtilmesine karşın yine gerekçeli kararda da sadece ecrimisil konusunda karar verildiği, bu şekilde kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açılmasının doğru olmadığı-
Davacının dinlettiği tek tanık davalı işverenin bir başka şubesinde çalışmış olup davacı ile aynı şubede birlikte çalışmasının bulunmadığı, dosyada davacı ile birlikte çalışması bulunmayan bu tek tanığın soyut ve genel açıklamaları dışında davacının fazla çalışma yaptığına dair başkaca delilin de olmadığı, saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, ispat yükü kendisinde olan davacının fazla çalışma olgusunu kanıtladığından söz edilemeyeceğinden, bu alacak kaleminin reddi yerine kabulünün hatalı olduğu-
Davada taraf olmayan kişilerin tanık olması gerektiği- Davalı aleyhine dava açanların tanık olması halinde ihtiyatlı yaklaşılması gerektiği- Fazla mesai iddiasının tanık beyanları dışında yan deliller ile desteklenmesi gerektiği-
Mahkemece feshin kimin tarafından yapıldığı ortaya konulmadan, delil tartışması yapılmadan, ispat yükünün davacıya ait olduğu gözetilmeden ispat yükünün neden işverene yüklendiği açıklanmadan, kısaca Anayasa’nın ve HMK.nın anladığı anlamda gerekçe oluşturulmadan karar verilmesinin yerinde olmadığı-