Gerekçeler karar yerinde gösterilmeden ziynet alacağı davasının kabulüne karar verilemeyeceği-
Bilirkişi raporunda, davacının ; haftanın 3 günü 08:30-18:00 saatleri arasında çalıştığı, haftanın 3 günü ise dinlenen tanık beyanları dikkate alınarak ortalama 3 saat daha fazladan mesai yaptığı ve bu günlerde ise 08:30–21:00 saatleri arasında çalıştığı anlaşılmaktadır denilerek, haftalık çalışma süresi 58,5 saat hesaplanmış, bu süreden haftalık yasal çalışma süresi düşülerek haftalık fazla mesai süresi 13,5 saat olarak tespit edildiği, bu hesaplama şeklinin, 6100 sayılı HMK’nun 25. maddesinde düzenlenen maddi vakıa ile bağlılık ilkesine aykırı olduğu, fazla mesai ücretinin, ispatlandığı üzere ve talep aşılmadan, davacının haftada 2 gün 08:30-18:00 saatleri arasında, haftada 3 gün 08:30-20:30 saatleri arasında ve C.rtesi günleri 08:30-14:00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilerek haftalık (53,5-45=8,5 ) 8.5 saat üzerinden hesaplanması gerekeceği- Hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin HMK’nun 297/2. maddesine aykırı olduğu ve infazda tereddüde yol açacağı-
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermeyen, gerekçesiz, Yargıtay denetimine elverişsiz şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Yoksulluk nafakasının, gelecek yıllarda yıllık %15 oranında artırılması talebi ile ilgili olarak karar verilmemiş olmasının bozma nedeni olduğu-
Kararda hükmedilen fazla çalışma ücretinin brüt mü yoksa net mi olduğunun gösterilmemesinin infazda tereddüde mahal verebileceğinin ve 6100 sayılı HMK.’nın 297/2. maddesine aykırı olduğunun düşünülmemesinin hatalı olduğu-
Davacılar vekilinin dava konusu taşınmazlar yönünden feragat beyanı bulunmamakta, atiye terk beyanının bulunduğu, feragat ve atiye bırakma müesseselerinin hukuki sonuçları bakımından farklı olduğu gözetilmeden karar verilmesinin yerinde olmadığı- Aktif dava ehliyetinin bulunmadığı anlaşılan davacı hakkında 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesine aykırı olarak olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasının yerinde olmadığı- Eldeki dava, taşınmazın aynına ilişkin olup, muris muvazaası nedenine dayalı iptal ve miras payları oranında tescil istemli açıldığına göre, davanın kabul edilmesi halinde dava konusu taşınmazların keşfen saptanan değerlerinin davacıların miras paylarına isabet eden değeri üzerinden nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekirken, hangi dava değeri üzerinden karar ve ilam harcına hükmedildiğinin açıklığa kavuşturulmadan karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Mahkemece, verilen kısa kararda “davacının men’i müdahale davasının ecrimisil talebinin reddine“ denilmesine karşın, gerekçeli kararda: ”davacının men’i müdahale davasının kabulüne, davalıya ait ev ve kömürlüğün ... 12 parselin 45,00 metrekarelik kısmına müdahalesinin men’ine, üzerinde bulunan binaların enkazı davalıya ait olmak üzere kal’ine,ecrimisil talebinin reddine” karar verildiği, bu şekilde kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açılmasının doğru olmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde dosya içeriği ile uyuşmayan, bilgisayardan kopyala-yapıştır şeklinde yapılan işlemden kaynaklandığı düşünülen bir takım ifadelere yer verildiği, bu şekilde oluşturulan kararın 6100 sayılı HMK.nun 297. maddesine aykırı olduğu-
Hükmedilen alacaklara uygulanacak faizlerin başlangıç tarihlerinin açıkça gösterilmemesinin HMK.nın 297/2. maddesine aykırı olup, infazda tereddüt oluşturacak nitelikte olduğu-