Gerekçede A harfli yerin davacılar murisi tarafından yapıldığı kabul edilmişken, hükümde B harfli yerin davacılara aidiyetine karar verilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluştuğu, bu durum karşısında, hüküm ile gerekçenin çelişik olmasının doğru görülmediği-
Davaya konu 597 ada 2 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, komşu parsel maliki davalının sur örmek ve ağaç dikme kriterlerine aykırı olarak ağaç dikmek suretiyle taşınmazına müdahalede bulunduğunu ileri sürerek, davalı tarafından yapılan müdahalenin önlenmesine, dikim kriterlerine aykırı olarak dikilen 1 adet zeytin ağacı ile 4 adet zamzalak ağacının kal'ine-
Kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerektiği-
Mahkemece; kararın gerekçe kısmında, dosya kapsamına göre düğünde takılan 7 adet bilezik (20 şer gram), davacının babası tarafından takılan 1 adet bilezik (18 gram), 1 adet 14 ayar kelepçe bilezik(14 gram), 1 adet 14 ayar set (35 gram) , 10 adet çeyrek altın bedeli olan 19.836,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm kurulduğu, ancak, kararda belirtilen ziynetlerin miktar ve gramına göre yapılan hesaplama sonucunun, hükmedilen toplam ziynet bedeli ile uyuşmadığının görüldüğü, mahkemece, düğünde takılan 7 adet bileziğin tamamının 20 şer gram üzerinden hesaplanmadığı anlaşıldığından, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı- Davanın kısmen kabul edilmiş olması halinde HMK'nun 326/2 ve devamı maddeleri uyarınca, dava sırasında yapılan yargılama giderlerinin davanın kabul ve ret oranına göre taraflar arasında paylaştırılması gerekeceği-
Mahkemece HMK 297/2. maddesi uyarınca açık, tereddüte mahal vermeyecek ve infaza elverişli şekilde tahsile dair hüküm kurmak gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Uygulamada HMK'nın 294/4. maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli kararın daha sonra yazıldığı, bu gibi hallerde HMK'nın 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olmasının zorunlu olduğu-
Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmasının aranması gerekeceği, gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliğinin de tartışma götürmez bir gerçek olduğu-
Mahkemece verilen kararın gerekçesinde "davanın reddine" denilmiş, hüküm kısmında ise "davanın kabulü" şeklinde hüküm kurulmak suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmış olup, hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HUMK’un 381. ve 388 (HMK’nın 294 ve 297) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemece; aynen iadesine karar verilen 1 adet suriye cinsi beşi bir yerdenin niteliği, gram ve ayarı belirtilmediği gibi yine hükümde aynen iadesine karar verilen 1 adet zincirin de gram ve ayarı belirtilmeyerek infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesis edildiğinin anlaşıldığı, kararın bu hali ile açık ve infaza elverişli olmadığı, o halde, mahkemece; hüküm altına alınan suriye cinsi beşi bir yerde ile zincirin gram, ayar ve niteliklerinin tespiti için deliller değerlendirilip, söz konusu ziynet eşyalarının gram ve ayarının hükümde ayrı ayrı gösterilerek ve davalının infaz sırasında seçimlik hakkının kullanılması (aynen iade veya bedeli tercih etmesi) bertaraf edilmeden taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK'nın 297. maddesine aykırı hüküm tesisinin doğru olmadığı-
'Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılacağı- Mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu- İhtiyati tedbir talebinin reddine karar verilirken, gerekçelerin karar yerinde tartışılmaması ve hangi hukuki sebeple karar verildiği gösterilmeden gerekçesiz olarak ret kararı verilmesinin hatalı olduğu-