Mahkemece kararın gerekçe kısmında davacının 250,00TL tazminatı talep hakkının bulunduğu kabul edilirken, hüküm kurulurken davanın kısmen kabulüne, 256,00TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay'ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan mahkemenin, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorunda olduğu, mahkemenin uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da farklı bir karar vermeden yeniden hükümde karar vermek zorunda olduğu, bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın doğmuş olacağı, hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacının bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumak olduğu, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımlarının kesinleşeceği, kesinleşmiş bu kısımların, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturacağı, bozma kararı üzerine önceki hükmün tamamen ortadan kalkacağı, bu nedenle bozma kararından sonra da mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 vd. maddelerinde belirtilen unsurları taşıyacak şekilde yeni bir karar verilmek zorunda olduğu-
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunlu olup, bu durumun yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olduğu- Davalı, bordroda tahakkuk eden ücretlerin banka kanalıyla ödendiğini savunduğu, ilgili bankadan alınan kayıtlar incelendiğinde, davacı adına kayıtlı hesabın açılış tarihininden sonraki dönem için davacının tüm fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının ödendiği tespit edildiğinden, anılan dönem yönünden davacının fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı bulunmadığının kabulü doğru olsada, banka kayıtları ile ödendiği ispatlanamayan dönem yönünden hatalı değerlendirme yapıldığı-
Mahkemece yapılacak işin, HMK'nin 294, 297 ve 298. maddelerine uygun şekilde, uyumsuzluk ve çelişkiyi giderecek şekilde, davanın esası hakkında yeniden bir karar vermekten ibaret olduğu-
Temyize konu davada mahkemece, gerekçeli kararın son paragrafında "...herhangi bir geçerli hukuki nedene dayanmadan haksız olarak fazladan alınan .............. TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir. " denilip tüm davalılar sorumlu tutulmasına rağmen hüküm fıkrasının 1. bendinde "... itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,.." denilerek belirlenmeyen bir davalı yönünden hüküm kurulmuş olup kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasında çelişki yaratıldığı-
Gerek mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda ve gerekse gerekçeli kararın hüküm fıkrasında 7.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş, kararın gerekçesinde ise; 7.500,00 TL manevi tazminata hükmetmenin hak, nesafet ve adalet kurallarına uygun olacağı kanaatine varılmıştır, denildiği, bu durum HMK'nın 294/3 maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ve hüküm fıkrası ile gerekçe arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Temyize konu karar değerlendirildiğinde, kararda “davacının taleplerinin bilirkişi raporu doğrultusunda kabulü” dışında hiçbir gerekçeye yer verilmediğinin görüldüğü, mahkemece verilen kararın HMK’nun 297/2 maddesine aykırı olduğu, gerekçesiz olarak karar verilerek, tarafların hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesinin yerinde olmadığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalılarca dosyaya sunulan devam kontrol formları ve puantaj kayıtları dikkate alındığı takdirde, davacının fazla çalışma hafta tatili ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının bulunmadığı, ancak delillerin takdiri mahkemeye ait olmak üzere tanık beyanlarına göre söz konusu alacakların hesaplandığının ifade edildiği, mahkemece, bilirkişi raporunun değerlendirilmesinde hataya düşülerek, davalıların sunduğu yazılı kayıtlar konusunda hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, gerekçesiz olarak tanık beyanları doğrultusunda karar verilmesinin isabetsiz olduğu, bu itibarla öncelikle, dosyaya sunulan aylık devam kontrol formları ile puantajlar konusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılması, toplanan tüm deliller yeniden bir arada değerlendirildikten sonra, davacının talepleri konusunda bir sonuca varılması, varılan sonucun kararda gerekçeleri ile birlikte ortaya konulması gerekeceği-
Davacı, dava dilekçesi ile ödediği bedelin yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ettiği, mahkemece asıl alacağa dair istemin kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen, faiz talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Bir hükmün neleri içermesi gerektiği HMK.’nin 297. maddesinde tek tek sayılarak ayrıntılı biçimde gösterilmiş olduğu- Buna göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği- İİK.'nin 24/4. maddesi gereğince; aynen iadeye karar verilmesi halinde iade edilecek eşyaların cinsi, niteliği, özellikleri, gram ağırlığı vb. gibi özelliklerinin ayrıntılı belirtilmesi gerekeceği- Mahkemece; hüküm altına alınan ziynet eşyalarının ayar ve gram (özellikle ayar) niteliklerinin tespiti için deliller değerlendirilip, kuyumcu bir bilirkişiden rapor alınarak, ziynet eşyasının gram ve ayarının hükümde gösterilerek, davalının infaz sırasında seçimlik hakkının kullanılması (aynen iade veya bedeli tercih etmesi) bertaraf edilmeden taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK.'nin 297. maddesine aykırı hüküm tesisinin doğru görülmediği-
Mahkemece, bozmaya uyma ya da uymama yönünden bir ara karar oluşturulmadan hüküm kurulduğu, öncelikle bozma kararına uyulup uyulmaması takdir edilerek, direnme ya da uyma yönünde açıkça bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerektiği-