Taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesinde kiracıların davalılar olması ve davanın da davalı kiracılar aleyhinde açılması, ayrıca önceki bozma ilamında bu hususun kesinleşmiş olması karşısında, kurulan hükmün ‘…davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline’ şeklinde oluşturulması gerekirken davacı lehine usulü kazanılmış hakkı ihlal edecek ve infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK'nun 297. maddesine aykırı hüküm tesisinin doğru olmadığı-
İİK. mad. 150/b uyarınca, kiracının, kendisine tebligat yapılmadan önce kira bedelini mal sahibine (borçluya) ödediğini bildirmesi üzerine ortaya çıkan uyuşmazlığın icra mahkemesince çözümlenmesi gerektiği- HMK. mad. 297 gereğince, şikayetçi 3. kişinin ödeme iddiası yönündeki talepleri, TMK'nun 863/3. maddesi koşulları ile birlikte değerlendirilerek incelenip, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği, ödeme iddiası hiç değerlendirilmeden eksik inceleme ile hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmasının aranması gerekeceği, gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliğinin de tartışma götürmez bir gerçek olduğu-
Bozma ilamına karşı "DİRENİLMESİNE, sair hususların gerekçeli kararda yazılmasına," denilmekle yetinilmiş olması halinde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamış olduğundan, ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü bulunmadığı-
Her ne kadar mahkemece, yalnızca istirdat talebi yönünden bir karara hükmedilmiş ise de; dava tarihinde yürürlükte bulunan HMK’nun 297 ve devamı maddeleri gereğince bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekeceği-
Davalının ....... İcra Müdürlüğü'nün ........ esas sayılı icra dosyasındaki itirazının iptaline ilişkin davacı talebi hakkında mahkemece, davanın reddine dair hüküm kurulmuş olmasına rağmen hüküm fıkrasında kendi içinde çelişki oluşturacak şekilde “......... İcra Müdürlüğü'nün ......... esas sayılı dosyası üzerinden takibin devamına” şeklinde de hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu, her ne kadar kararın gerekçesi davanın reddine dair hüküm fıkrasına göre yerinde ise de, itirazın iptaline ilişkin olarak davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen takibin devamına karar verilmesinin hatalı olduğu-
İhtiyati haciz talebinin reddi kararının İİK mad. 260 ve HMK mad. 297/1-c'ye uygun olarak yazımı gerektiği, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği, istinaf edilen kısa karar bu hususları kapsamadığından, istinaf denetimi mümkün olmadığı-
Davacının talebinin aynen iade, olmaz ise bedelin ödenmesi şeklinde olduğu, oluşturulan hükümde bedelin ödenmesine karar verildiği ancak bilirkişi raporlarına da yollama yapılarak aynen iadeye de hükmedilmiş izleniminin oluşturulduğu, diğer bir anlatım ile neye hükmedildiğinin tereddütlü olduğu, bu şekilde aydınlatılması gereken bir hüküm fıkrası oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalılardan adı geçen şirket hakkında hüküm kurulmadığı, diğer bir anlatımla, hükmün HMK'nın 297. maddesinde gösterilen şartları taşımadığı, davacının tüm taleplerinin değerlendirilmesi, her bir talep için ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği, usul ve yasaya aykırı biçimde hüküm tesisinin doğru olmadığı, bozmayı gerektirdiği-
Bozma ilamına uyulması ile bozma ilamının kapsamı dışında kalan ilk karardaki alacak miktarı konusunda usuli müktesep hak oluştuğu, ancak, mahkemece bozma ilamı sonrası verilen kararda ise, usuli müktesep hak ilkesine riayet edilmediği ve ilk kararda yazılı alacak miktarından daha azına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak bozma kapsamı dışında kalan yönler itibariyle usuli müktesep hak oluştuğu gözetilerek yeniden bir hüküm tesisi gerektiği-