Davacı vekili tarafından mahkemece alınan bilirkişi raporunda alacağın daha fazla hesaplanması üzerine ilk kararda hüküm altına alınan tutar dışında kalan bakiye kısmın tahsili için davalı aleyhine başlatılan takibe itirazın iptali istemiyle açılan ve diğer ek davanın, mahkemesince her iki dava arasında hukukî ve fiili irtibat bulunduğu, davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkileyeceği gerekçesiyle birleştirilmesine karar verilerek bu dosya arasına gönderildiği, ancak; mahkemece gerekçeli karar başlığında birleşen davaya ilişkin bilgilere yer verilmediği gibi, birleştirilen dava ile asıl davanın birbirinden bağımsız olduğu, bağımsızlığını koruyan her bir dava hakkında ayrı ayrı yargılama yapılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu- Bozmadan sonra birleştirilen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddine dair önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kısa kararın düzeltme yapılan fiziki dosyadaki haliyle ise gerekçeli kararın düzenlendiği, bu durumda, hukuken geçerli olanın UYAP kaydı olduğu gözönüne alındığında, gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki olduğunun kabul edilmesi gerekeceği- Davacı vekili dava dilekçesinde, takibe itirazın iptalini talep etmiş, ................ tarihli celsede ise “asıl alacağımızın ............ TL’si üzerinden davamızın kabulüne karar verilsin” beyanında bulunmasına rağmen, geçerli kabul edilen UYAP’ta kayıtlı kısa kararda, mahkemece talep aşımı oluşturacak şekilde, davanın kısmen kabulü ile faiz ve BSMV kalemleri bakımından da hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Borçlu tarafından imzası inkar edilmeyen kira sözleşmesinin, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre İİK'nun 68/1. maddesinde sayılan takibe itirazın kaldırılmasını sağlayan belgelerden olduğu- Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe kısmının son cümlesinde, “...şikayetin kabulüne karar vermek gerekmiştir...” denilmekle, hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinde “...davanın reddine...” karar verilerek çelişki yaratıldığı görülmekle birlikte gerekçenin tamamı gözönüne alındığında bu hususun maddi hataya müstenit olduğu- Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında davanın reddine karar verildiği halde, hükmün 4 numaralı ilk derece yargılaması bakımından (b) ve (c) bentlerinde vekalet ücreti ve yargılama giderinin “...davalıdan alınarak davacıya verilmesine...” yönünde yanlış taraf lehine hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Davacının fazla çalışma ücretinin, haftada 5,5 saat mi yoksa, 27 saat mi fazla çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplanması gerektiği- Mahkemece Özel Daire bozma kararından sonra verilen kararın, usul hukuku anlamında bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası toplanan yeni delile dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu-
Dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihten itibaren "aile konutu" olarak kullanıldığı, davalılardan malik eşin dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis ettirdiği, bu işlem sırasında davalı banka tarafından malik olmayan davacı eşin açık rızasının alınmadığı uyuşmazlıkta, basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı bankanın iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği, Aile konutu niteliğini taşıdığı hususunda duraksama bulunmayan taşınmaz üzerinde davacının açık rızası alınmadan, TMK’nın 194/1. maddesine aykırı olarak tesis edilen ipotek işleminin bağlayıcılığı bulunmadığı-
Mahkemece, 6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesi gözetilmek suretiyle, borçlunun İİK'nun 149. maddesindeki koşullar oluşmadığından icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayetinin de incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın ve olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Yerel mahkemece verilen ilk kararda “istihkak iddialarının kabulüne” karar verildiği, asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı gibi, kararda da her bir talep sonucunun (olumlu ya da olumsuz) karşılanmadığı, yalnızca kabul yönünde verilen bu kararın infaza elverişli nitelikte bulunmadığı, direnme kararında da bu kez “asıl ve birleşen davada istihkak iddialarının kabulüne” denildiği, dava dilekçesindeki talepleri karşılayacak biçimde bir karar verilmediği, kararın HMK’nın 297. maddesinde öngörülen niteliklere haiz olmadığı, denetime olanak sağlamadığı ve bu hâliyle infazının da mümkün olmadığı görülmekle, mahkemece dosya kapsamı ve usulî kazanılmış haklar da dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde açıklanarak, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekili tarafından süresinde ve usule uygun olarak sunulan gerekçeli istinaf dilekçesi dikkate alınmaksızın sadece kamu düzenine ilişkin istinaf incelemesi yapmak suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hukuk devletinin bir ilkesi olan hukukî güvenlik ve belirlilik ilkesi ile adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı ilkesine aykırı olduğu- Bozma kararı ile bu karara karşı ilk derece mahkemesince verilen direnme kararının ortadan kaldırılarak gerekçeli istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen istinaf sebeplerini değerlendirerek ve ayrıca kamu düzenine ilişkin inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Yerel mahkemece verilen ilk kararda “istihkak iddialarının kabulüne” karar verildiği, asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı gibi, kararda da her bir talep sonucunun (olumlu ya da olumsuz) karşılanmadığı, yalnızca kabul yönünde verilen bu kararın infaza elverişli nitelikte bulunmadığı, direnme kararında da bu kez “asıl ve birleşen davada istihkak iddialarının kabulüne” denildiği, dava dilekçesindeki talepleri karşılayacak biçimde bir karar verilmediği kararın HMK’nın 297. maddesinde öngörülen niteliklere haiz olmadığı, denetime olanak sağlamadığı ve bu hâliyle infazının da mümkün olmadığı görülmekle, mahkemece dosya kapsamı ve usulî kazanılmış haklar da dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde açıklanarak, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması gerektiği-
Şikayet eden alacaklının ............ tarihli icra memuru işlemini şikayete konu ettiği ancak Bölge Adliye Mahkemesince şikayete konu edilmeyen başka bir icra memuru kararı incelenerek sonuca gidildiği görülmekle her ne kadar temyize gelen borçlu ise de Bölge Adliye Mahkemesince şikayet konusu yapılmayan işlemin iptal edilmesinin doğru olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde istem özeti kısmında ........... tarihli işlemin iptalinin talep edildiği yazılmakla, değerlendirme kısmında başka tarihli icra müdürlüğü kararından bahsedildiği, hüküm kısmında ise bahsedilen kararın kaldırılmasına karar verilerek HMK’nın 297. maddesine aykırı olarak kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki meydana getirildiği-