İpoteğin fekki istemli davada, davacının okuma yazma bilmediği ve bu sebeple hulüs ve saffetinden yararlanılarak sözleşmeyi imzalamasının sağlandığı iddiasının sözleşmeye uygulanması gereken eBK 14. ve 15 tartışılarak neticesine göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkeme kararlarının sonuç kısmında, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olarak gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği- Kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerektiği-
Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı davacı asılın beyanı değerlendirilmek suretiyle direnme adı altında verilen kararın, usul hukuku anlamında bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası toplanan yeni delile dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu-
Asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı karara bağlanması gerektiği-
Çekin dosya arasında bulunan suretinden, davalının çeki ......... isimli kişiye ciro ettiği ve çekin bu kişi tarafından bankaya ibraz edildiği anlaşıldığından, çekin ibrazı davalı şirketten beklenemeyecek olup, mahkemece yapılması gereken işin, çekin akıbetinin muhatap bankadan ve gerekirse ciranta ............’dan sorulması ve bu suretle çek aslının nerede olduğu tespit edildikten sonra ibrazı için 6100 sayılı HMK’nın 221. maddesine göre işlem yapılması olması gerekeceği- İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulü ile, davacının dava konusu çekler yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmişse de, davaya konu çeklerin teşhisi için gerekli olan seri numaralarının ve muhatap banka isminin hükümde zikredilmemesi ve çeklerden birindeki keşide tarihinin hatalı olarak hükme yazılması doğru olmayıp, belirtilen hususlar hükmün infazında tereddüt oluşmasına sebebiyet verebilecek nitelikte olduğundan hükmün bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerektiği-
Gerekçe, hükümle çelişik olamayacağından, mahkemece yapılacak işin; uyulan bozma kararı doğrultusunda, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişki giderilecek şekilde vicdani kanaate göre yeniden uyuşmazlığın esası hakkında bir karar vermek olması gerekeceği-
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğünün doğacağı, somut olayda, mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen Anayasanın 141.maddesine ve 6100 sayılı HMK hükümlerine riayet edilmeyerek hükümde varılan sonuca nasıl ulaşıldığı gerekçelendirilmeden ve dolayısıyla bozmanın gereklerini de tam olarak yerine getirilmeden karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
İşyeri sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemi-
"Mal rejiminden kaynaklanan alacak” davasında, "Asliye Hukuk Mahkemesi" olarak verilen karar üzerine, Özel Daire tarafından sırf mahkemenin görevi yönünden bozma kararı verildiği, mahkemenin ise; "davanın kanuna uygun olarak görevli asliye hukuk mahkemesinde görülerek hükme bağlandığı, hükümde görev yönünden kanuna aykırı, bozmayı gerektirecek bir usulsüzlüğün bulunmadığı" gerekçesiyle direnirken "... Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)" karar verdiği uyuşmazlıkta, "davanın aile mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerektiğine" değinen bozma üzerine mahkemece önceki kararda direnildiği belirtilmişse de, esasen bozma kararında belirtilen husus yerine getirilmiş olduğundan, verilen direnme kararının gerçekte bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğu ve bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
Direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve YHGK.'nın direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmadığı hususu göz önüne alındığında, mahkeme tarafından YHGK. bozma kararında açıklandığı şekilde bir direnme kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile direnme kararı esastan bozulmuş gibi yorumlanarak Özel Dairenin bozma kararının gereğini yerine getirecek şekilde karar verilemeyeceği-