HUMK. m. 432 uyarınca temyiz süresinin on beş gün olduğu- Temyiz sürelerinin, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlayacağı- Karar boşanma hükmü yönünden taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olduğundan ve davacı bir yıllık süre geçtikten sonra maddi tazminat istemli dava açtığından "davanın süresinde açıldığı" gerekçesi ile kadın eş yararına maddi tazminat ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğu- "Zamanaşımı itirazının def’î niteliğinde olduğu ve re’sen nazara alınamayacağı, davalı vekilinin temyiz dilekçesinde direnme kararının zamanaşımı nedeniyle bozulması gerektiğine dair bir itirazının bulunmadığı, böyle olunca HGK'nca zamanaşımı nedeniyle bozma yapılmasının mümkün olmayacağı görüşünden hareketle maddi tazminatın esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ile kararın kesinleşme tarihi her ne kadar 19.09.2013 olsa da Mahkemece 23.09.2013 tarihinin kesinleşme tarihi olarak belirlenerek bu tarihin nüfusa işlendiği, dolayısıyla davanın geç açılmasındaki hatanın mahkeme işleminden kaynaklandığı, tarafın dava açma süresi konusunda mahkeme tarafından yanıltıldığı, bu yanılgıdan doğan sorumluluğun tarafa yükletilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal edeceği görüşünün" HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İhaleye katılmak isteyen kişilerin bankamatik kartlarından bir kısım teminat miktarı pos cihazı ile çekilip icra müdürlüğünün hesabına geçtiği hâlde pos cihazının hata verdiği, hesapta yeterli bakiye bulunmadığı kanısı ile bu kişilerin teminat yatırmadığı kabul edilerek ihaleye katılıp pey sürmelerine izin verilmediği, ihaleye sadece bir kişinin katıldığı, taşınmazın tahmin edilen kıymetinin %50’sinin çok az bir miktar üzerinde bir bedelle ihale edildiği uyuşmazlıkta zarar unsuru oluştuğundan sağlıklı şartlarda yapılmayan ihalenin feshi gerektiği-
Resmi şekilde yapılmasa bile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, sözleşmedeki edimlerin yerine getirilmesi nedeniyle davalıya düşen bağımsız bölüm ve arsa payları belirlenerek, bunlar üzerinden davacıların hisseleri nispetinde hüküm kurulması gerekirken infaza uygun olmayan şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazlarda mirasbırakandan gelen kısımların kabul kapsamına alınan arsa ve bağımsız bölümlere hangi pay oranında yansıdığının denetime elverişli bilirkişi raporu ile tespiti ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bağımsız bölümlerin arsa payına isabet eden kısımların yüz ölçümü üzerinden yapılan hesaba göre hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Tazminata ilişkin hüküm fıkralarında davalıların her birinin sorumlu olduğu kısımların belirtilmemesinin ve çekişmeli 1541 ada 6 parsel sayılı taşınmazda iptal edilen payın hatalı gösterilmesinin doğru olmadığı-
Davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağına yönelik ................. tarihli aynen iade veya ............ TL bedel talep ettiği ilk davası ve ............ tarihli dava değeri .............. TL olan birleşen ziynet alacağı davasının birlikte değerlendirilmek suretiyle, her iki dava hakkında kabul edilen talepler hakkında ayrı ayrı karar verilmek suretiyle, kabul edilen ve hüküm altına alınan ziynet eşyalarının adet, cins, nitelik, miktar ve değerleri ayrı ayrı gösterilmeden, hükmün infazında dikkate alınacak ödemelerin hükmedilen miktardan mahsubu yapılmak suretiyle, infazda karışıklığa ve tereddüde yol açacak nitelikte yazılı şekilde hüküm tesisinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Mahkemece kararın gerekçe kısmında kusura ilişkin açıklama yapılmış ise de, hüküm kısmında TMK 181/2 nci maddesi uyarınca sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurunun bulunup bulunmadığı yönünden eda hükmü oluşturacak ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulmamasının doğru olmadığı-
Davacı erkeğin ............. Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nde açmış olduğu eldeki boşanma davasında verilen karar henüz kesinleşmeden davalı kadının, ................ Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nde tazminat ve nafaka davası açtığı, davalı kadın, her iki davanın birleştirilmesi gerektiğini beyan ettiğine ve davalar arasında bağlantı bulunduğuna göre eldeki dava ile davalı kadın tarafından açılmış olan davanın birleştirilerek, her iki davanın esası hakkında hüküm kurulması gerektiği gibi, ilk derece mahkemesince hüküm ve kısa kararda davalı kadının talep ettiği yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri yönünden olumlu olumsuz hüküm kurulmamasının da doğru olmadığı- Boşanmanın eki niteliğindeki iştirak nafakasının “Boşanma hükmünün kesinleşmesi” ile muaccel (ödenir) hale geleceği-
Mahkemece bozma kararına uyulmuş ancak ; yine gerekçeli kararın hüküm kısmının 1. bent, 2. paragrafında davalının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmişken, 4. paragrafında davalıya ........... TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, böylece mahkemece manevi tazminat yönünden tekrar çelişki yaratıldığı, hal böyle olunca, hüküm usul ve kanuna uygun olacak şekilde düzenlenmediğinden, hükmün bu sebeple bozulması gerektiği-
Taraflar arasında şifahen kurulan bir adi ortaklık ilişkisi olduğu ancak çıkan anlaşmazlık nedeniyle bu ortaklık ilişkisinin sona erdiği ve davacının davadaki talebinin taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi istemine ilişkin olduğu gözetilerek taraflar arasındaki ortaklığın tasfiyesinin mahkemece yapılması gerektiği- Yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan mahkemece hesap istenmesi, ortaklığın malvarlığını açık ve net bir şekilde belirlenmesi, bundan sonra TBK hükümleri uyarınca belirtilen yöntem ve sıra izlenmek suretiyle taraflardan tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları sorulması, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmesi, anlaşamadıkları takdirde ise tayin edilecek tasfiye görevlisi aracılığı ile ortaklığa ait malların tespit edilmesi, bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri de alınarak değerlendirme yapılması, ardından ortaklığa ait malların satılması öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesi, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanarak ortaklıktan olan alacakları düşüldükten sonra geriye bir şey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Bölge adliye mahkemesince; davacı- karşı davalı kadın tarafından, erkeğin kabul edilen boşanma davasına yönelik de istinaf kanun yoluna başvurulduğu gözetilmeksizin, kadının istinaf başvurusunu sadece kusur belirlemesi, yoksulluk nafakasının miktarı, tazminat taleplerinin reddi yönünden inceleyerek karar verilmesinin doğru olmadığı, o halde; bölge adliye mahkemesince yapılacak olan işin; tüm istinaf istemleri yönünden inceleme yaparak bir karar vermekten ibaret olduğu- Bölge adliye mahkemesince, asıl davaya yönelik hüküm kısmında davalı-karşı davacı erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmişken, karşı davaya yönelik hüküm kısmında davalı-karşı davacı erkek yararına maddî ve manevî tazminat verilmesine karar verilerek hükümde çelişki yaratılmasının doğru olmadığı-