Davacının muhasebeci olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi taraflar arasında davacının davalı işyerinde inşaat ustası olarak çalıştığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığınım anlaşıldığı, bu nedenle Mahkemenin direnme kararında davacının muhasebeci olduğuna ilişkin gerekçesi dosya kapsamı ile örtüşmediği, Mahkemece hizmet süresine ilişkin direnme gerekçesi davacının muhasebeci olarak çalıştığı kabul edilerek oluşturulduğu, bu hâliyle verilen karar direnme kararı olmayıp önceki kararda yer almayan gerekçe nedeniyle yeni hüküm niteliği taşıdığı, davacının inşaat ustası ya da muhasebeci olarak çalışmasının hizmet süresinin tespitini ve ücretini etkileyeceği ilk direnme kararında davacı inşaat ustası kabul edilerek ücreti tespit edilmiş ve alacakları hüküm altına alınmış olup davacının muhasebeci olarak kabul edilmesine rağmen ilk direnme kararındaki gibi hüküm kurulması gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişkiye neden olduğu, bu nedenle eksik inceleme ile dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe oluşturulmasının kararın bozulmasını gerektirdiği-
Mahkemece bozma ilâmına uyularak verilen kararda ise hafta tatili ücreti hüküm altına alındığından, davacı tarafın ilk kararı temyiz etmediği dikkate alındığında hafta tatili ücreti talebi hakkında “karar verilmesine yer olmadığı” kararı verilmesi gerekirken bu alacağın hüküm altına alınmasının davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı olduğu- Kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğunun kabul edildiği, miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olmasının makbuz etkisini ortadan kaldırmayacağı-
Mahkemece verilen kararın gerekçe ve hüküm kısımlarında davacılar yararına farklı miktarlarda manevi tazminat takdir edilmek suretiyle hüküm ve gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirilmesinin bozma sebebi olduğu- 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtilen amir hükmüne rağmen; mahkemece, verilen ilk kararda haklarında tazminat hükmü kurulan her iki gazetenin imtiyaz sahibi olan davalıların, bozma kararında karar başlığında taraf olarak gösterilmemesinin ve haklarında hüküm kurulmamasının usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektireceği-
Anayasanın 141.maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gerektiği-
Mahkeme gerekçesinde hem davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin davalı işverence ispat edilemediği belirtilmesinin, hem de davacının iş sözleşmesini kendisi feshettiğinden ihbar tazminatına hükmedilemeyeceği şeklinde çelişkili gerekçe oluşturulmasının hatalı olduğu-
Karara esas alınan bilirkişi raporunda, kaza tarihinde 14 yaşında olan beden gücü kaybına uğrayan davacının 18 yaşından itibaren kazanç sağlamaya başlayacağı kabul edilerek bu yaştan itibaren zarar hesabı yapılmış ise de, davacının sürekli çalışma gücünü yitirdiği tarihten itibaren zararın oluşacağı kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğinden yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı- İtiraz Hakem Heyetince yukarıda anlatılanlar doğrultusunda davalı Güvence Hesabı ve davalı sigorta şirketi yönünden faiz başlangıçları ayrı ayrı belirlenerek infazda tereddüde yol açmayacak şekilde karar verilmesi gerekeceği- İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği göz önüne alınarak AAÜT'nin 13. maddesi ve AAÜT'nin 17. maddesi gereğince maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla hesaplanan vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin ve davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan itiraz başvurularının reddinin doğru olmadığı-
Davalı Bakanlık müfettişleri tarafından tanzim olunan ve davacı Şirket ile dava dışı A.Ş. Arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu yönünde tespitler içeren raporun iptali ile davacı Şirket ile dava dışı A.Ş. arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığının tespitine karar verilmesi istemi- Mahkemece içeriği dahi açıklanmayan bilirkişi raporuna atıf yapılması kararın gerekçeli olduğunu göstermeyeceği- Gerekçesiz karar yazılmasının adil yargılanma hakkının ihlali mahiyetinde olduğu-
Hayat sigortası akdine dayalı vefat tazminatının mirasçılara ödenmesi istemine ilişkin davada, hakem heyetince, davacıların ihtiyari dava arkadaşı oldukları ve her biri için ayrı ayrı talepte bulundukları gözetildiğinde, HMK 297/2 maddesi uyarınca davacıların talepleri hakkında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde toplam miktardan her bir davacı lehine ne kadar tazminata hükmedildiği belirtilmeden, yazılı olduğu şekilde hatalı değerlendirme ile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kurulan hükmün dosya içeriğine uygun olmamasının bozma sebebi olduğu, davalı üniversitenin harçtan muaf olduğu halde harçların iki davalıdan hangisinden tahsiline karar verildiği belirtilmeksizin davalıdan tahsiline şeklinde hüküm kurulmasının da isabetsiz olduğu, ihale makâmı olan davalı Üniversitenin davacının ücret alacağı dışındaki alacaklardan sorumluluğu bulunmadığı şartları varsa üç aylık ücret alacağı ile sınırlı olarak ücret alacağından sorumluluğu olduğu bozma ilâmında belirtildiği hâlde, davalı Üniversitenin davalı Şirket ile birlikte ihbar tazminatı, hafta tatili ücreti, fazla çalışma ücreti alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının hatalı olduğu- Kurulan hükmün dosya içeriğine uygun olmamasının bozma sebebi olduğu-
Kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında infazda tereddüt oluşturacak şekilde çelişki oluşturulmasının HMK'nun 298/2. maddesine aykırı olduğu-