Boşanma veya evliliğin iptaline ilişkin kararlarda; tarafların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, adı , soyadı, doğum yeri ve tarihi, baba ve ana adları ile kadının evlenmeden önceki soyadı ve aile kütüğünde kayıtlı olduğu yer bilgileri ile evlilik içinde doğmuş çocuklar ve bunların kimlik bilgilerine yer verilmesinin zorunlu olduğu- Mahkemece; hükümde tarafların adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi ile baba ve ana adlarına yer verilmediği infazda duraksamaya yol açacak şekilde, Nüfus Hizmetleri Kanununun 27. maddesi hükmüne aykırı hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hükmün yeni bir hüküm olduğu- Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerektiğinden, hükmün diğer yönlerinin kesinleşmiş olduğundan bahisle yalnızca değinilen husus bakımından hüküm kurulması, her iki dava hakkında da hüküm kurulmamasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece, istemin reddine dair verilen kararın hüküm kısmının, HMK. mad. 297 kapsamında yasal gerekçeyi içermediği anlaşıldığından, kararın bozulması gerektiği-
Tapu iptal ve tescil isteği-
HMK'nın 125/2 maddesi yerine getirilmiş ise de yeni malikin adının karar başlığında yer almadığının görüldüğü, bilindiği ve 6100 sayılı HMK'nın 297.maddesinin 1/b bendinde düzenlendiği üzere hükümde, " tarafların veya davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilcisi ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin" yer almasının zorunlu olduğu, kararın bu haliyle infaz kabiliyetinin olmadığı-
Muvazaa nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali istemini inceleme görevinin İİK. mad. 142/1 uyarınca "asliye hukuk mahkemesi"ne ait olduğu- Davacı alacaklıların alacak tutarları ve yargılama giderleri, davalıya ayrılan paydan daha az olduğundan, davacı alacaklıların alacaklarını karşılamaya yeteceği ve bu durumda mahkemece, asıl ve her bir birleşen dava yönünden, davalıya ayrılan payın ilgili dosyadaki yargılama giderleri ve vekalet ücreti dahil olmak üzere önce davacıya ait icra dosyalarına ödenmesi, artan kısım bulunması halinde davalıya bırakılmasına karar verilmesi gerektiği-
Davacının taşınmaz bedelinin miras payı oranında davalıdan tahsiline ilişkin talebi hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece davanın konusuz kaldığı kabul edilmişse de ihtiyati tedbir, geçici hukuki koruma niteliğinde olup, davaya konu uyuşmazlığı esastan sona erdirmeyeceği,bu nedenle,somut olayda yanlar arasındaki uyuşmazlık devam etmekte olup, malın iadesi talebi ile ilgili HMK'nun 297/2 maddesine göre, "hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." çerçevesinde bir hüküm tesisi gerekeceği-
Kısa kararda maddi tazminat davasının reddine, koşulları oluşmayan manevi tazminat davasının reddine karar verildikten sonra, gerekçeli kararda ise manevi tazminat talebinin reddine ilişkin karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilemeyeceği gerekçesiyle manevi tazminatın reddine ilişkin kısmın karardan çıkarılarak, maddi tazminat davasının reddine dair hüküm kurulduğu anlaşılmış olup, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olduğundan hükmün bu nedenle bozulması gerektiği-
Mahkeme gerekçesinde ''...davalı temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı..'' denilmiş olmasına rağmen, kararın hüküm kısmında ''takibin 16.366-TL asıl alacak, 4.188,19-TL işlemiş faiz alacağı olarak devamına'' şeklinde hüküm tesis edilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı, bu halin 6100 sayılı HMK'nun 297. maddesine aykırılık oluşturduğu-