Hüküm dairemizin ilamı ile sadece tazminat yönünden bozulmuş olup muvazaalı takip yönünden verilen iptal kararı onanmış olduğundan eldeki davada davalılar arasındaki muvazaalı takibe ilişkin tasarruf yönünden karar kesinleşmiş olduğu-
İlamların infaz edilecek kısmının hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, öte yandan gerek icra dairesinin gerekse sınırlı yetkili İcra Mahkemesinin ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip olmadığı-
1312 sayılı yasayı değiştiren 2705 sayılı yasa gereğince tapu iptali ve tescil isteğine-
Davalılar arasında geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığının belirlenmesi için davalılar arasında hukuki ilişiki ve fiili durum tüm açıklığı ile ortaya çıkaracak sözleşme ve işyeri kayıtları, tüzükleri getirtilerek incelenmeli, davalılar arasında geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi olup olmadığı saptanmalı ve bunun sonucu olarakta davalılarının sorumluluklarının ortaya konulması gerektiği- Sendikal tazminat ile boşta geçen süre ücret ve haklarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğu kabul edilmiş ise de açıkça karar başlığında gösterilen üç davalıdan hangilerinin sorumlu olduğu açıklanmamadığından ve hakkındaki dava husumtten reddedilen TKİ Genel Müdürlüğü aynı dava da bu defa işe aide sonuçlarından birlikte sorumlu tutulduğundan kararın çelişkili olduğu- Davacı yararına sendikal tazminata hükmedilme gerekçesi şube kurulması için oluşturulan müteşebbis heyete atanması ve feshin bu şubenin kurulmasına dair yönetim kurul kararının iptal edilmesinden önce gerçekleşmesi olup bu konuda ilgili sendikanın tüzüğü getirtilip müteşebbis heyet üyesi ve sendika temsilcisi statüleri incelenerek ve dosya kapsamındaki diğer bilgi ve belger tanık anlatımları değerlendirildikten sonra sendikal tazminata hak kazanılıp kazanılmadığının belirlenmesi gerektiği-
Davacıyı iş akdinin feshedildiği tarihteki işinde tekrar işe başlatmayıp, il dışı işyeri öneren işverenin davacıyı işe başlatmadığının kabulü gerektiği-
Davalı-davacı Ö.K. vekili tarafından İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/211 Esas sayılı dosyası ile davacı-davalı O.S. aleyhine haricen satın almaya dayalı tapu iptali ve tescil, kabul edilmediği takdirde tazminat istemli dava açıldığı, bu davanın İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/310 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş ise de mahkemece birleştirilen dava hakkında olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamasının HMK. mad. 297/2'ye aykırı olduğu-
İhalenin feshi talebinde bulunacak kişilerin, satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler olduğu- Şikayetçinin ihalenin feshini isteyebilecek kişilerden olmaması halinde, mahkemece; şikayet isteminin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi ve para cezasına hükmedilmemesi gerektiği- HMK. mad 297/1-e uyarınca “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olduğu-
Mahkemece usule uygun karar oluşturulmayıp sadece "eski kararda direnilmesine" denilerek önceki karara atıf yapılmakla yetinildiğinden, bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmünün de olmadığı- Mahkemece dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz usule uygun karar oluşturulması gerektiği-
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu-
Yargıtay denetiminin ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabileceği, ayrıca yetersiz gerekçeyle hüküm kurulmasının, hukuk devleti ilkesini, hukuki dinlenilme hakkını ve adil yargılanma hakkını ihlâl edeceği,mahkemece, iptali talep edilen 06.09.2013 tarihli genel kurul toplantısına hangi üyelerin bizzat ya da vekaleten katıldığı ve ne şekilde oy kullandığına, neticede oluşan toplantı ve karar sayılarına açıkça yer verilerek ilkelere uygun gerekçe oluşturulması gerekirken “ 06.09.2013 yapılan genel kurulda toplantı ve karar nisabının bulunmadığı bu nedenle iptali istenebilecek bir kararında bulunmadığı” şeklinde yetersiz gerekçeyle, hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-