Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesis edilemeyeceği; sadece "önceki kararda direnilmesine" denilerek direnme kararı verilemeyeceği-
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hükmün yeni bir hüküm olduğu, bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekeceği, mahkemece bu husus gözetilmeden, hükmün diğer yönlerinin kesinleşmiş olduğundan bahisle "aynı konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Boşanma istemine ilişkin açılan davada, hem tarafların birbirlerini affettiği, aftan sonra da boşanmayı gerektirir bir olayın varlığının kanıtlanmadığı, hoşgörülen ve affedilen olaylara dayanılarak boşanma kararı verilemeyeceği gerekçesi ile zina ve onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davalarının reddine karar verildiği, hem de tarafların davranışları ile eşit kusurlu olduğu, iki taraf yönünden de evliliğin devamının beklenemeyeceği gerekçesi ile evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile boşanmaya karar verildiği açıklanarak 'çelişki' yaratılmış olduğundan, gerekçe bölümünde yaratılan bu çelişki sebebiyle hükmün bozulması gerektiği-
Davacı, dava dilekçesinde açık bir şekilde vasiyetnamenin iptali talebinin yanı sıra, tenkise de karar verilmesini talep ettiğine göre, mahkemece tenkis talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı-
Adi ortaklık ilişkisinin, TBK'nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona ereceği- Tazminat davasında, adi ortaklık sözleşmesi incelenerek, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakılması, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılması; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerinin istenmesi; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atanması gerektiği-
Davada, davacı taraf vekille temsil edilmesine ve davanın kısmen kabul edilmiş olmasına rağmen, davacı yararına vekâlet ücretine hükmedilmemesi, ayrıca çocuklar için iştirak nafakasının artırılması istemi olduğu halde, gerekçeli kararda yoksulluk nafakası ifadesinin kullanılması doğru değilse de; bu hususların düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-