Mahkemece, alacağın vade tarihlerinden itibaren işleyecek gecikme zammı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olup, alacağa hangi tarihten itibaren ve hangi oranda gecikme zammı uygulanacağı hükümde gösterilmeyerek infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verildiğinden, infazda tereddüt yaratacak ve Yargıtay denetimine elverişli olmayan bir şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bozmaya uyulması halinde, hükmün diğer yönlerinin kesinleşmiş olduğundan bahisle “aynı konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davacının yıllık izin ücreti talebinde bulunduğu uyuşmazlıkta, davacının hizmet süresine göre hak ettiği izin hakkının 266 gün olduğu ve 40 gün izin kullandığı sabit olup; ücret hesabının 40 gün tenzil edilerek 226 gün üzerinden yapılması gerektiği- Yargılama giderleri hakkında döküm yapılmadan karar verilmesinin ve davacının yatırdığı harçların iadesi gerektiğinin gözden kaçırılmasının hatalı olduğu- Hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin HMK. mad. 297 'ye aykırı olduğu-
Davacı vekili, davalı Belediye ile dava dışı ihbar olunan şirketler arasındaki asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu iddia ettiği, mahkemece davacının ilave tediye alacağına hak kazandığına dair tespit yapılırken, davalı Belediye ile ihbar olunan şirketler arasındaki asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun belirtildiği, bilirkişinin kök raporundaki davalı Belediye ile Belediye İş Sendikası arasında imzalanan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre belirlenen ücreti aldığına gerekçede yer verildiği, ancak ek bilirkişi raporunun asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olmadığının kabulüne göre hesaplanan alacakların hüküm altına alındığı görüldüğünden, mahkemenin kararı ile gerekçesi arasında çelişki oluştuğu, bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Menfi tespit davasında davacının borçlu olmadığı miktar yönünden davanın kabulüne karar vermek gerektiğinden bilirkişi raporuna göre; davacı kiracının asıl alacak (kira bedeli) ve faiz miktarı yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği-
Her bir alacak kalemi hakkında ayrı ayrı ve faiz başlangıç tarihleri belirtilerek hüküm kurulmadığı görüldüğünden, HMK'nın 297/2 maddesi gereğince taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekeceği, ayrıca 6183 SK 51. Maddesi gereğince belirlenen gecikme zammı oranının değiştirilebileceği bu nedenle değişen oranlarda gecikme zammı ile tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesinde, TMK. mad. 166 uyarınca boşanma talep edildikten sonra, ıslah ile öncelikle zina (TMK m.161) ve onur kırıcı davranış (TMK m.162) sebebi ile boşanmaya karar verilmesi talep edildiğinden, mahkemece, zinaya dayalı talebinin delil durumu gözetildiğinde yeterli görülmediği gerekçesiyle reddine karar verildiği belirtilmişse, de onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma talebinin reddine ilişkin hiçbir gerekçe oluşturulmamış olduğundan, hükmün usul ve yasaya aykırı olduğu-
Şikayetçi vekilinin yüzüne karşı tebliğ edilen icra mahkemesi kararı üzerine, süre tutum dilekçesi verilmiş olup, mahkemece, temyiz harcının yatırılması hususunda şikayetçi vekiline süre verilmemiş olduğundan, ve Yargıtya'ca temyiz harcının tamamlanması prosedürünün işletilmesi için dosyanın geri çevrildiği ve süresinde temyiz harcının yatırıldığı anlaşıldığından, temyiz isteminin incelenmesi gerekeceği- Kira bedelinin ödendiği yönündeki iddia ile kur farkı nedeniyle talep edilen bedelin iptaline ilişkin talebin mahkemece tartışılıp değerlendirilmesi gerektiği-