Birleşen davaların bağımsızlıklarını korudukları; bu sebeple her bir birleşen dava için ayrı ayrı HMK.’nun 297 ve 298. maddelerine uygun hüküm kurulması gerektiği; eldeki somut davada ise mahkemenin yargılamayı sonuçlandırarak tefhim ettiği kısa kararda, “davanın reddine,” denildiği halde, gerekçeli kararda tefhim edilen kısa karardan farklı olarak “esas ve birleşen davanın reddine” denilerek, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olduğu; bu durumun HMK.’nun 298. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olduğu-
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen menfi tespit davalarının yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların reddine yönelik olarak verilen hükümlerin asıl ve birleşen davacı vekilince duruşmalı, birleşen da ...
İlgili bağlantılar