Boşanma davasında, mahkemece, taraflara kusur olarak yüklenen somut vakıalar belirtilmeksizin gerekçeli kararında, davacı kadının boşanmaya sebep olan olaylarda öncelikle "tam kusurlu" olduğu belirtilmiş ve fakat daha sonra kadının facebook kayıtlarına göre "daha kusurlu olduğu kabul edilerek, gerekçede kendi içinde çelişki yaratılmasının isabetsiz olduğu-
Davacı tarafça, dava dilekçesi ile takibe konu senet dışında, takibe konu edilmeyen ve davalı tarafın elinde bulunduğu belirtilen diğer iki senedin de bedelsiz kaldığı, bu senetlerden dolayı da borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmesine ve mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine rağmen, mahkemece, sadece takip konusu senedin bedelsiz kaldığının ve bu senet nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilip, diğer iki senet yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin hatalı olduğu-
Borçluların şikayet talepleri hakkında ne karar verildiği, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların nelerden ibaret olduğu şüpheden uzak, açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekirken, "şikayetin kabulüne" şeklinde hüküm kurulması ile yetinilmesinin isabetsiz olduğu-
Davada birden fazla davalı olduğundan hükümdeki “davalıdan”sözcüğü ile kimin kastedildiğinin belli olmadığı, bu hali ile hükmün infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğu, oysa HUMK’nun 388 (HMK 297) maddesi uyarınca hükümde taraflara yüklenen hak ve borçların açık ve tereddüt yaratmayacak şekilde belirtilmesi gerekeceği-
Gerekçeli kararda şikayetin reddi veya kabulü yönünde bir hüküm kurulmadığından, mahkeme kararının açık ve infaza elverişli olmadığı-
Soybağının reddine ilişkin davanın, aile mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerince "aile mahkemesi" sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerektiği-
İmzaya itiraz ve ilgili icra takibinin durdurulması ve iptali isteminde bulunulması ile ilgili davada, mahkemece kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirilemeyeceği- Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olduğu- Mahkemece , önceki kararlar ile bağlı olmaksızın çelişkinin giderilmesi için vicdani kanaatine göre yeni bir karar verilmesi gerektiği-
İşlemiş faize ve faiz oranına yönelik itirazda da bulunulduğundan, mahkemece bu hususta da bir değerlendirme yapılması gerektiği-
Davacının dava dilekçesinde alacak talebine konu edilen taşınmaza ilişkin alacak talebinde bulunduktan sonra bu talebinden vazgeçtiği anlaşıldığından, söz konusu taşınmaza yönelik olarak da mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı vekili karara karşı yasal sekiz günlük süre geçtikten sonra ve fakat gerekçeli kararda bildirilen 2 haftalık süre zarfında istinaf yoluna başvurduğundan, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bakımından davalı vekilinin karar yönelik süresinde istinaf yasa yoluna başvurduğunun kabulü gerektiği-