HMK 26. maddesi hükmüne göre, mahkemenin tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlı olduğu- Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışı olduğu- Açılan bir davada hakim istenilenden fazlasına veya başka bir şeye hükmedemeyeceği- Öğreti ve uygulamada 'taleple bağlılık' olarak adlandırılan bu kural sadece sonuç istem yönünden değil, sonuç istemi oluşturulan her bir alacak kalemi yönünden de uygulanacağı- Somut olayda; davacının, dava dilekçesinde 3 adet toplam 75 gram 22 ayar adana burması bilezik, 2 adet toplam 36 gram 22 ayar baklava dilimi bilezik talep etmiş olmasına rağmen, mahkemece, bilirkişinin dosyaya sunulan fotoğraflar ve CD üzerinden yaptığı incelemeye göre 10 adet 22 ayar bilezik üzerinden yaptığı hesaba göre, bu haliyle talep aşılarak hüküm kurulmuş olduğu; o halde, mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, 'taleple bağlılık' kuralına aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmemiş olduğu- Mahkemece, hüküm altına alınan ziynet eşyalarının cins, nitelik, miktar ve değerlerinin hükümde ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK.'nin 297. maddesine aykırı hüküm tesisinin doğru görülmediği-
11911 ada 55 parsel sayılı taşınmazın 20/60 arsa payını 22.12.1993 tarihinde edindiğini; davalının bu taşınmazı boşaltmadığını ileri sürerek, davalının elatmanın önlenmesi ile taşınmazın boş olarak teslimine; dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre için belirlenecek ecrimisilin tahsiline-
Mahkemece gerekçede " her ne kadar tarafların karşılıklı olarak inkar tazminatı talepleri var ise de alacağın likit olmadığı anlaşıldığından bu taleplerinin reddine" karar verildiği halde, hükümde " Davacının alacağı likit olduğundan icra inkar tazminatı talebinin reddine " karar verildiğinin görüldüğü, gerekçe ile hüküm arasında çelişki olmasının bozma nedeni oluşturduğu, bu durumda mahkemece yapılacak işin önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Mahkemece, sözleşme süresi sonuna kadar olan kira bedellerine ilişkin gerekçede; "kasaların kaybolmasından davalının kusurlu ve sorumlu olduğu anlaşılmış olup, zarar görende TBK 'nun 52 maddesi gereğince zararın artmaması için kendisinden beklenen tutum ve davranışları sergilemekle yükümlü olup, yapılan yargılama sırasında, bilirkişi raporu ve toplanan delillere göre; kasalar üzerinde davalının logosunun bulunduğu ve kasaların davalıya özel hazırlandığı anlaşılmış olup, bu tarz özel üretimlerde zararın artmaması ve zararın azalması için davacı tarafından yapılabilecek her hangi bir husus bulunmadığı, kasaların kaybolmasında ve zararın meydana gelmesinde davacının yapması gereken her hangi bir işlem olmadığı, dolayısıyla davacının herhangi bir kusur ve sorumluluğu bulunmadığı anlaşılmış olup, davacının sözleşme süresinin sonuna kadar mahrum kaldığı kira bedellerini ve davalı tarafından kaybedilmiş olan kasa bedellerini talep etme hakkına sahip olduğu ve alınan bilirkişi raporları ile davacının talebe hak kazandığı" belirtildiği, bilirkişi raporuna göre; sözleşme süresi sonuna kadar olan 22 aylık kira bedeli 1.963.421,24 TL olarak belirtilmesine rağmen, gerekçe ile uyumsuz şekilde 2 aylık kira bedeli olan 178.492,84 TL yönünden itirazın iptaline karar verilerek hüküm ile gerekçe arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılmış olduğu-
Bilirkişi raporuna göre; sözleşme süresi sonuna kadar olan 22 aylık kira bedeli belirtilmesine rağmen, gerekçe ile uyumsuz şekilde 2 aylık kira bedeli yönünden itirazın iptaline karar verilerek hüküm ile gerekçe arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılmasının hatalı olduğu-
Mahkemece; gerekçeli karar başlığında davalı ....... Kooperatif Sitesi’nin adına, adresine ve vekilinin bilgilerine yer verilmesi gerekirken, hükmün karar başlığı kısmında davalı sitenin yer almamasının doğru olmadığı-
Mahkemece, HMK 297/2. maddesi uyarınca her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm tesisi gerekir iken yazılı şekilde sadece asıl dosya yönünden hüküm tesisinin isabetsiz olduğu, ayrıca asıl dosya ve birleşen dosyaların karar başlığında ayrı ayrı gösterilerek hüküm kurulmamasının da şekli ve usuli bir eksiklik olup bozmayı gerektirdiği-
Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması mutlak bozma nedeni oluşturacağından ve bozmadan sonra yerel mahkemece, önceki kısa kararla bağlı olmaksızın, çelişkiyi kaldırmak kaydıyla vicdani kanaatine göre karar verilebileceğinden kararın bozulması gerektiği-
Eldeki davada, karar başlığında birleştirilen davanın gösterilmemesi doğru olmadığı gibi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK'nun) 297/2. maddesi gözetilerek her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesinin de doğru olmadığı-
Taleplerin tümü ve taraflara yüklenen borçlar konusunda HMK'nın 297. maddesinde belirtildiği şekilde olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-