Davalı karşı davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında, hükmün sonuç kısmında her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı ve taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiğinden, davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davası yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve kanuna aykırı olduğu- Yerel mahkeme kararında ziynet alacağı davasının kabulüne ilişkin gerekçeler karar yerinde gösterilmeyerek gerekçesiz şekilde hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece gerekçe bölümünde, dava konusu 3 katlı yapının sadece teras katının davalıya ait olduğu görüşünden hareketle davacının 38.000,00TL katılma alacağının olduğuna karar vermişse de, dosya içerisinde yer alan hesap bilirkişi raporuna göre bu miktar 3 katlı binanın toplam değerinin yarısı olan 76.000,00TL’nin yarısı olduğuna göre gerekçe ile hüküm arasında çelişki olduğu gibi davalıya ait olduğu kabul edilen teras katının değeri 36.557,00TL olduğundan göre gerekçe ve hükmün kendi arasında çeliştiği-
Mahkemece kısa kararda hükmedilen 500 TL yoksulluk nafakasına ilerleyen yıllarda TÜİK'in belirlediği ÜFE'ye göre artırılmasına şeklinde arttırım hükmü kurulmuşken gerekçeli, kararın hüküm fıkrasında yoksulluk nafakasına ilişkin arttırım hükmü kurulmayarak infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari kredi sözleşmesinden kaynaklandığı bu nedenle uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki kanun hükümlerine göre çözülmesinin mümkün olmadığı, davacının bankaya sunmuş olduğu dilekçeyle kredilerin erken kapatılması için alınacak komisyonların bilgisi dahilinde olduğunu ve kesilecek tutarı da kabul ettiğini bildirdiği hal böyleyken haksız yapılan bir kesintiden söz edilemeyeceği- Karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetleneceği-
Mahkemece, bozmadan sonra verilecek kararda bozma kapsamı dışında kalsın ya da kalmasın her bir taleple ilgili olarak yeniden HMK.nun 297. maddesine uygun olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekeceği-
Mahkeme tarafından yapılacak işin öncelikle davalının/ davalıların kim olduğunu açıkça ortaya koymak ve bu şekilde davalıyı/ davalıları saptayıp karar başlığında doğru şekilde göstermek, davalılar arasında ihbar olunan var ise bunu karar başlığında düzeltmek, davalı taraf usulüne uygun belirlendikten sonra her bir davacı açısından kabul edilen alacaklar yönünden esasa ilişkin gerekçe oluşturmak ve davalılar arasındaki hukuki ilişkiler saptanıp davacıların hüküm altına alınan her bir alacak kaleminden hangi davalının / davalıların sorumlu tutulduğu belirtilerek karar oluşturmak olduğu-
Mahkemece; hükümde davacı-davalının adı, soyadı ile tarafların doğum tarihi ve yeri, baba ve ana adları, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaraları yazılmadığında, kurulan hüküm tesisinin yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece her bir dava hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilmesi gerektiğinden, hem erkeğin hem kadının davası kabul edildiğine göre yargılama giderleri hakkında infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde her dava için ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
Mahkemece; “Davanın kabulüne, 201 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın davacıya ait olduğunun tespitine” şeklinde hüküm verilmiş ancak, tespitine karar verilen muhdesatın nelerden ibaret olduğu hüküm kısmında gösterilmediği gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da muhdesat olarak belirlenen ağaçların, sayısı, cinsi tek tek belirtilmemiş, yüzdelik oranlar verilmek suretiyle muhdesattan bahsedildiği, hüküm bu haliyle infaza elverişli olmadığından kararın bu yönüyle bozulması gerektiği-
Yerel mahkemenin hangi delillerle sonuca ulaştığını değil, dayanılan delillerde yer alan hangi vakıanın kabul edildiğini Yargıtay denetimine elverişli şekilde gerekçeli olarak açıklaması zorunlu olmasına rağmen tarafların kusurlarının neler olduğunun kararda belirtilmemesinin kanuna aykırı olduğu-