Mahkemece; dava dilekçesinde babalığın eki niteliğinde küçük için nafaka, annesi davacı için de maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulduğu halde bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı-
Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmasının aranması gerekeceği, gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliğinin de tartışma götürmez bir gerçek olduğu, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesinin yasa ile hakime yükletilmiş bir ödev olduğu, aksine düşünce ve uygulamanın, gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmayacağı-
Mahkemece gerekçeli kararda, sehven müdahalenin men’ine karar verilmesinin kısa kararda yazılmadığı belirtilmesine karşın yine gerekçeli kararda da sadece ecrimisil konusunda karar verildiği, bu şekilde kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açılmasının doğru olmadığı-
Şikayetçi borçlunun dilekçesindeki istemleri dikkate alınarak, infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve anlaşılır bir biçimde ve yasanın aradığı nitelikleri haiz bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının dinlettiği tek tanık davalı işverenin bir başka şubesinde çalışmış olup davacı ile aynı şubede birlikte çalışmasının bulunmadığı, dosyada davacı ile birlikte çalışması bulunmayan bu tek tanığın soyut ve genel açıklamaları dışında davacının fazla çalışma yaptığına dair başkaca delilin de olmadığı, saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, ispat yükü kendisinde olan davacının fazla çalışma olgusunu kanıtladığından söz edilemeyeceğinden, bu alacak kaleminin reddi yerine kabulünün hatalı olduğu-
Davada taraf olmayan kişilerin tanık olması gerektiği- Davalı aleyhine dava açanların tanık olması halinde ihtiyatlı yaklaşılması gerektiği- Fazla mesai iddiasının tanık beyanları dışında yan deliller ile desteklenmesi gerektiği-
Mahkemece feshin kimin tarafından yapıldığı ortaya konulmadan, delil tartışması yapılmadan, ispat yükünün davacıya ait olduğu gözetilmeden ispat yükünün neden işverene yüklendiği açıklanmadan, kısaca Anayasa’nın ve HMK.nın anladığı anlamda gerekçe oluşturulmadan karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Gerekçeler karar yerinde gösterilmeden ziynet alacağı davasının kabulüne karar verilemeyeceği-
Bilirkişi raporunda, davacının ; haftanın 3 günü 08:30-18:00 saatleri arasında çalıştığı, haftanın 3 günü ise dinlenen tanık beyanları dikkate alınarak ortalama 3 saat daha fazladan mesai yaptığı ve bu günlerde ise 08:30–21:00 saatleri arasında çalıştığı anlaşılmaktadır denilerek, haftalık çalışma süresi 58,5 saat hesaplanmış, bu süreden haftalık yasal çalışma süresi düşülerek haftalık fazla mesai süresi 13,5 saat olarak tespit edildiği, bu hesaplama şeklinin, 6100 sayılı HMK’nun 25. maddesinde düzenlenen maddi vakıa ile bağlılık ilkesine aykırı olduğu, fazla mesai ücretinin, ispatlandığı üzere ve talep aşılmadan, davacının haftada 2 gün 08:30-18:00 saatleri arasında, haftada 3 gün 08:30-20:30 saatleri arasında ve C.rtesi günleri 08:30-14:00 saatleri arasında çalıştığı kabul edilerek haftalık (53,5-45=8,5 ) 8.5 saat üzerinden hesaplanması gerekeceği- Hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin HMK’nun 297/2. maddesine aykırı olduğu ve infazda tereddüde yol açacağı-
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermeyen, gerekçesiz, Yargıtay denetimine elverişsiz şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-