Mahkemece, gerekçede davalı erkek tam kusurlu bulunarak, davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminat ile vekalet ücretine hükmedilmesine karar verildiğinden bahsedilmiş, gerekçeli kararın hüküm kısmında ise davalı erkek lehine maddi- manevi tazminat ödenmesine ve vekalet ücretinin davacı kadından alınıp davalıya verilmesine karar verilerek çelişki yaratıldığı-
İdarenin idari işlemler yaparken kamu gücü kullanması sebebiyle takdir yetkisinin bulunduğu hallerde bu takdir yetkisinin kullanımı ve idari işlemin hukuka uygunluğunun denetimi idari yargı koluna ait olup dava şartların oluşmadığı- Davanın hüküm kısmının, davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilmekle birlikte; davalıların kusur oranlarına atıf yapmak suretiyle infazı kabil olabilecek net miktarın belirlenmemiş olduğu anlaşıldığı-
Gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmasını usu ve yasaya aykırı olduğu- Havale tarihli ıslah dilekçesi ile talepleri dikkate alındığında, kısmen kabul edilen miktarın davacının geç teslimden kaynaklı kira bedeli, bağımsız bölümün eklentisi olarak görülen ortak alanların teslim edilmemesi sebebiyle bedel tenzili, elektrik aboneliğinin gecikmesi sebebiyle fazla ödenen elektrik bedeli taleplerinden hangisine ilişkin olduğu hususu açıklanmadan, hangi talebin neden kabul edildiği hususu gerekçelendirilmeden hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
HMK mad. 297 hükmü gözetilmeksizin ve davacının faiz talebi konusunda infazda tereddüt oluşturacak şekilde, tashih edilen kısa karar ve gerekçeli karar ile hüküm tesis edilemeyeceği-
Mahkemece kısa kararda; ‘’davalının kötüniyet tazminatı talebi yönünden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,’’ karar verilmişken, gerekçeli kararın gerekçe bölümünde; ‘’davalı her ne kadar kötüniyet tazminatı isteminde bulunmuş ise de bu yönlü istemin yasal koşulları oluşmadığından reddine,’’ karar verilmiş olmasının açıkça HMK.'da ilgili düzenlemelere aykırı olduğu-
HMK’nun 297. ve devamı maddeleri gereğince bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, davaların birleştirilmesi durumunda da, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulmasının zorunlu olduğu-
Tefhim edilen kısa kararda ‘’Açılan davanın reddine, kabul nedeniyle sair hususların gerekçeli kararda hüküm altına alınmasına’’ karar verilerek kısa kararda şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde çelişkiye neden olunduğu gibi, gerekçeli kararda ‘’davanın reddine’’ denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı, hükmün bu haliyle infazda tereddüt uyandıracak nitelikte olup HMK’nun 297. maddesine aykırı olduğu-
Mahkemece verilen kararda HMK'nun 297. maddesine aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Mahkemece yazılı yargılama usulündeki yargılama aşamaları gözetilmeden ve özellikle dava dilekçesinin davalıya tebliği ve davalının cevabı beklenmeden yargılamaya devam edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da bulunmadığı, kısa karar ile gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK mad. 297 ve 298 buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratığı, bu hususun kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görev olduğu-
Alacaklı lehtar tarafından borçlu düzenleyen hakkında yapılan takipte alacaklının takip konusu senet üzerindeki imzanın borçluya ait olmadığını bilebilecek durumda olduğundan borçlunun imzaya itirazının kabulüne karar verilmesi halinde İİK'nun 170/4. maddesi gereğince alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedileceği hususu mahkemenin de kabulünde olup gerekçe kısmında belirtilmiş olmasına rağmen, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında iki adet iki no'lu bent bulunduğu ve birincisinde "alacaklı hakkında tazminat ve para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına", ikincisinde ise, "alacaklı hakkında tazminat ve para cezasına hükmedildiği", bu anlamda HMK'nun 297. maddesine uygun, infazı kabil bir karar bulunmadığı görülmekle mahkemece, 6100 sayılı HMK'da açıklanan ilkeler göz önünde bulundurularak çelişki oluşturulmadan karar verilmesi gerekeceği-