Gecikme zammı faiz ve faiz benzeri olmayıp asıl alacak niteliğindedir. Bu nedenle temerrüt tarihine kadar hesaplanmış bulunan gecikme zammına takipten sonra faiz işletilmek gerekir. Öte yandan alacağın likit bulunduğu gözetilmeden davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddinin de hükmün bozulmasına neden olacağı-
Asıl olanın “peşin satış” olduğu, peşin satışta mal ve satış bedelinin aynı anda verildiğine dair yasal karine mevcut olduğu, bu karinenin aksini iddia edenin bunu ispat ile yükümlü olduğu; dava konusu uyuşmazlıkta, davalı alıcının veresiye satışı kabul etmiş, ne var ki “veresiye satın aldığı mal bedelinin tamamını ödediğini” belirterek, ödeme definde bulunmuştur. Hal böyle olunca; dava konusu alacağın miktarı itibarıyla davalının olduğu; ödeme defini, yasal delillerle ispat etmekle yükümlü olacağı-
Davacı icra takibi sırasında icra müdürlüğünün yetkisiz olduğunu bildirerek itiraz etmiştir. İcra dairesinin itiraz takip engelidir. Bu nedenle engel ortadan kalkmadıkça davanın esası incelenemez. Öyle ise öncelikle icra takibinin yetkili yerde yapılıp yapılmadığı araştırılarak, takip yetkili icra dairesinde yapılmış ise işin esasının incelenmesi, takibin yapıldığı icra dairesi yetkisiz ise itirazın iptali davasının bu nedenle reddi gerekirken, açıklanan hususlar irdelenmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacı şirket ile davalı şirket tacir olup taraflar arasında düzenlenen abone sözleşmesi davalının ticari işletmesiyle ilgilidir. Bu durumda uyuşmazlığın genel mahkemelerde çözülmesi gerekir-
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan ilk davada saklı tutulan hak nedeniyle, yargılama yapılmadan girişilen ilamsız icra takibi sırasında yapılan itirazın iptali, takibin devamı ve %40 icra inkâr tazminatıyla birlikte alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlamsız takip yoluyla takibe konulan alacak likit olmayıp yargılamayı gerektireceğinden, icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği-
Dava konusu çek süresinde takibe konulmadığından kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar kullanılamaz. Ancak davacının TTK.’ nun 730. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 644. maddesinde öngörülen sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde keşideciye başvurabileceği düşünülüp, uyuşmazlığın bu yönden değerlendirilip sonuçlandırılması gerekir. Mahkemece bu yönün gözden kaçırılarak, yazılı gerekçe ile “davanın reddi”nin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Takip tarihinde henüz kesinleşmeyen davada alınan bilirkişi raporundaki miktarlar takibe konu yapılmış olup, buna göre itiraz tarihinde alacağın “likit” olduğundan söz edilemez. Böyle olunca davacının icra inkâr tazminatına yönelik isteminin reddi gerekeceği-
İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin etkili olması, bu istemin hem borçluya hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlı olup, bu durumda davalılara MK. 887 uyarınca gönderilen muacceliyete ilişkin ihtarnamenin davalılara tebliğ edilip edilmediği araştırılarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı bankanın kendisine tebliğ olunan birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmeden ödemede bulunduğu ve “takip alacaklısına müracaat hakkı olmadığı”ndan davanın reddedilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Fatura karşılığı alınan akaryakıt bedeli borcu, baştan bilinebilir nitelikte borçtur. Bu nedenle icra inkâr tazminatına hükmetmek gerekeceği-