Davalının imzasını taşıyan ‘müşterek borçluluk ve müşterek müteselsil kefalet’ başlıklı taahhütnamedeki kefalet limiti ve düzenleme tarihinin farklı bir kalem ile yapıldığı anlaşılmakla birlikte, bu yazının sonradan eklendiği kanıtlanmamış olduğundan, kefalet geçerlidir- Her ne kadar mahkeme B.K. nun 491/1. maddesini ileri sürerek davayı reddetmişse de, bu madde hükmü adi kefalete ilişkin olup müteselsil kefalete uygulamak olanağı bulunmadığından mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
Dava konusu kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak “likit” olduğundan İİK. 67/2. maddesi uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Davalının borçlarının bir kısmı iflasın açılmasından öncesine, bir kısmının sonrasına ait olması durumunda; iflasın açılmasından önce müflis banka ile davalı arasında kurulan gayri nakdi kredi sözleşmesi uyarınca doğan teminat mektubu komisyon borcu ile davalı kendi alacağını takas edebilecekken, iflasın açılmasından sonraki dönemde işleyen teminat mektubu komisyon borcu her dönem için ayrı doğduğundan, davalının bu dönemdeki komisyon borcu ile kendi alacağını takas edemeyeceği-
Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir. Davalının icra dairesinin yetkisine ve borca itirazı üzerine davacı yetki itirazını kabul ederek icra dosyasını yetkili icra dairesine gönderilmesini istemiş ancak, yetkili icra dairesinde ödeme emri tebliğ ettirmeden “itirazın iptali davası”nı açmıştır. Davanın açıldığı tarihte yetkili icra dairesince çıkarılmış ve borçlu tarafından itiraz edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından ve bu nedenle dava şartı oluşmadığından davanın reddi gerekeceği-
İtirazın iptali davasına konu uyuşmazlıkta elektrik aboneliği dava dışı eski malike aittir. Elektriği fiilen kullanan, abone ile birlikte tüketim bedelinden sorumludur. Bu durumda davalıların fiilen kullanma süreleri tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalıların abone olmadığı gerekçesiyle davanın husumet yönünden reddinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
İflasın açılması ile kural olarak müflisin taraf olduğu hukuk davalarının duracağı, ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra oluşan davalara devam olunabileceği; dava konusu alacağın iflas masasına kabulü veya reddi kararı ikinci alacaklılar toplantısında verilecektir. Bu toplantıda alacağın iflas masasına kabulüne karar verilmesi halinde müflisin taraf olduğu hukuk davasının konusu kalmayacak, aksi halde (alacağın kısmen veya tamamen reddi haline) davada husumet iflas idaresine yöneltilerek “kayıt kabul davası” olarak davaya devam edilecektir-
Davalının ibraz ettiği ve davacının imzasını taşıyan belge, dava konusu bononun, vade tarihi ile aynı tarihi taşıdığının anlaşılması ile davacı her ne kadar bu belgenin başka bir bono işle ilgili olduğunu iddia etmişse de, bu iddiasını kanıtlaması gerekeceği-
Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. Hamil süresi içerisinde ödememe protestosu çekmezse, cirantaya karşı başvuru hakkını kaybeder. Ödememe protestosu çekilmemiş bono, taraflar arasında temel ilişkinin bulunması durumunda yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilir. Her ne kadar davacı dava dilekçesinde temel ilişkiden bahsetmemişse de, delil listesinde bildirdiği tanıkların takip konusu alacağa yönelik olduğunu belirtmesi karşısında, taraflar arasında temel ilişkinin varlığı iddiasının olduğunun kabulü ile davacıya alacağını her türlü delil ile ispat olanağının tanınması gerekeceği-
Taraflar arasında tesis edilen 200 milyar liralık ipoteğin, satış bedelinden bakiye 300.000 doların ödeneceği tarihdeki dolar karşılığı dışında kalan miktarın, ipotek dışında kaldığı ve davalı tarafından ödenmesi gerektiği hususu hakkaniyet ve dürüstlük kuralı gereğidir. Ayrıca yapılan ipotek, bir içinde ödenecek olan borcun teminatı niteliğinde olduğundan teminat ipoteği niteliğindedir. Açıklanan hususlar dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı kefiller “kredi sözleşmesindeki kefalet imzasının kendilerine ait olmadığını” belirterek takibe ve borca itiraz etmişler, bu itirazlarını açılan itirazın iptali davasında da yinelemişlerdir. Bu durumda mahkemece davalıların imza inkârı yönünde inceleme yaptırılıp varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken, borçlu cari hesap veya kısa, orta uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde itirazın kesin olarak kaldırılmasına ilişkin İİK. nun 68/6 maddesi hükmü gerekçe gösterilerek “davanın kabulüne” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-