Davalı icra takibi ile temerrüde düşmüştür ve takipten sonra asıl alacağı ödemiştir. Bu durumda temerrüt tarihinden ödeme tarihine kadar işlemiş faize hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket eden davalının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınmasının, hakkın kötüye kullanılması olduğu- Kendisini ehil kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağı-
TMK.’ nun 864. maddesi gereğince “rehnin tapu kütüğüne tescil edilmesinden sonra alacak için zamanaşımı süresi işlemez.” Buna göre genel kredi sözleşmeleri gereğince verilen teminat mektubu bedelinden kaynaklanan ve ipotek kapsamında kalan devre komisyonu alacağı yönünden zamanaşımının söz konusu olmayacağı gözetilmeden, alacağın bir bölümünün zamanaşımına uğradığı kabul edilerek düzenlenen raporun hükme esas alınmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Takip konusu senette birden fazla borçlu bulunması halinde, bunlardan birisinin ikametgahının bulunduğu yerde, (yani; «genel yetkili yerde») tüm borçlular için de takip yapılabileceği (HUMK. 9/II; şimdi HMK. 7), ancak bu hükmün borçlulardan biri için «özel yetkili icra dairesinde» takip yapılması halinde uygulanmayacağı—
Dava konusu çekin zaman aşımına uğraması halinde, kambiyo hukukundan doğan hakların yitirilmiş olacağı, böyle bir belgeye dayanan taraf ile diğer taraf arasında temel ilişki bulunması halinde belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabulü gerektiği ve bu halde, alacaklının alacağını tanık dâhil her türlü delille kanıtlayabileceği- TTK.’ nun 644. maddesine dayanılmasının taraflar arasında temel ilişki bulunmaması halinde mümkün olduğu- Mahkemece ispat külfetinin davacıda olduğu gözetilerek, davacıya alacağını kanıtlaması olanağı tanınıp, deliller toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu çekin zaman aşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kambiyo hukukundan doğan haklar yitirilmiş olur. Böyle bir belgeye dayanan taraf ile diğer taraf arasında temel ilişki bulunması halinde belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabulü gerekir. Bu halde, alacaklı alacağını tanık dâhil her türlü delille kanıtlayabilir. TTK.’ nun 644. maddesine dayanılması taraflar arasında temel ilişki bulunmaması halinde mümkündür.Somut olayda taraflar arasında temel ilişki bulunduğuna dair dava dilekçesinde herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. HUMK’ nun 76. maddesi uyarınca olayların açıklanması taraflara hukuki nitelendirmesi ise hâkime aittir. Davacı çeki ciro yoluyla eline geçirmiştir. Bu durumda uyuşmazlığın TTK.’ nun 644. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre davalı keşideci sebepsiz zenginleşmediğini kanıtlamakla yükümlüdür. Başka bir anlatımla ispat külfeti davalı taraftadır. Mahkemece, bu yönler gözetilmeden yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Yargılama sırasında davalı şirketin iflasına karar verildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. İİK’ nun 194. maddesi uyarınca acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplantısından 10. gün sonra devam olunabilir. Mahkemece anılan yasa hükmüne göre araştırma ve inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Uyuşmazlık konusu olay; mülkiyeti belediyeye ait olan toptancı halinde bulunan dükkândaki borçlunun tahsis hakkına konan haczin kaldırılması ile ilgili olup, tahsis hakkının tayin ve takdiri belediyeye ait olup, cebri icraya konu olamayacağı gibi, konulan haciz sonucu olarak da cebri ihale ile de bu hak bir başkasına satılamaz. İcra müdürlüğünce tahsis hakkına haciz konulurken hava parası ile devrinin önlenmesi amaçlandığı bildirilmişse de, hava parası olarak adlandırılan ödemenin yasal dayanağı olmadığı gibi, 6570 s.K.’nun 16.maddesi ile de yasaklanmıştır. Bu nedenle “şikâyetin kabulü” yerine “reddine” karar veren mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
Mahkemece icra takip tarihinden, yapılan ödeme tarihine kadar davacının isteyebileceği reeskont faiz oranı üzerinden davacı alacağı hesaplanıp bu miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, icra takibine yapılan itiraz nedeniyle takibin durduğu da nazara alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektireceği-
Dava, kısmi dava şeklinde açılmış; yerel mahkemece verilen kararın bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sırasında davacı ıslah dilekçesi vererek talebini yükseltmiştir. Bozma kararından sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Mahkemenin bu hususu göz önünde tutarak, ıslah talebini reddetmesi gerekirken, aksi düşüncelerle ıslah talebini kabul etmesi, verilen kararın bozulmasını gerektirir-