Dava dışı şahısların keşideci olduğu senet icra takibine rağmen tahsil edilemeyince, alacaklı tarafından icra takibinden vazgeçilmiştir. Bu feragat alacağın özünden değil; sadece takip hukuku anlamında alacağın tahsilinden feragattir. Takip hukuku anlamında alacağın tahsilinden feragatın, alacağın özünden vazgeçmek olarak kabul edilemeyeceği-
Davalı, dava konusu faturalarda yazılı malın kendisine teslim edilmediğini ve irsaliyelerdeki imzanın da kendisine ait olmadığını savunarak, ticari alım satımı inkâr etmiştir. Bu durumda davacının, satıma konu malı davalıya teslim ettiğini kanıtlaması gerekir. Davacı irsaliyelerle malı teslim ettiğini öne sürdüğüne göre, irsaliyelerdeki imzaların davalıya ya da yetkili elamanına ait olup olmadığı ve dolayısıyla malın teslim edilip edilmediği üzerinde durulup, bu konuda taraf delilleri de toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar oluşturulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
“Kararlaştırılan cezai şart; borçlunun ekonomik yönden mahvına sebep olabilecek seviyede ise, hâkimin ancak bu halde sözleşmeye müdahale edebileceği” Yargıtay içtihatları ile benimsenmiştir. Hal böyle olunca mahkemece, bu yönler üzerinde durulmadan yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
İtirazın iptali davası, itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamak üzere açılan bir dava olup, icra müdürlüğünün takibin durdurulmasına ilişkin kararı iptal ettiğine göre, itirazın iptali davasının konusu kalmamış olduğu, İİK. 264 uyarınca ihtiyati haciz kararından sonra girişilen icra takibinde, borçlu ödeme emrine itiraz ederse bu itirazın hemen alacaklıya tebliğ olunacağı ve alacaklının tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde İcra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemeye veya mahkemede dava açmaya mecbur olduğu-
Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı tarafça belli bir miktarın temliken kabul edildiği, dava dışı asıl alacaklıya karşı ileri sürülebilecek itiraz haklarının saklı tutulduğu, davalı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşme çerçevesinde davalının reklam katılım bedeli dışında indirim sebeplerinin haklı olmadığı, temlik edildiği sabit olan miktardan sadece reklam katılım bedelinin düşülebileceği ve alacağın likit bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen reddi ile takibin belirlenen miktar üzerinden devamına, bu miktara takipten itibaren değişen oranlarda avans faiz işletilmesine, davalının %40 oranında inkâr tazminatından sorumluluğuna karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Dava konusu uyuşmazlık taraflar arasında imzalanan ‘’Digitürk İşyeri Üyelik Sözleşmesi’’ uyarınca, davalının kahvehane niteliğindeki işyerinde davacı tarafça sunulan digital yayın hizmeti bedeline ilişkin olup, davalı da bu yayını kendi işyerinde ve ticari amaçla gösterime sunmaktadır. Bu nedenle davanın “genel mahkemelerde” görülmesi gerekeceği-
Davacının iddiasının kanıtı olarak irsaliyeli faturalar sunmuş olması halinde, mahkemenin “irsaliyeli faturalar altındaki teslim alan imzasının davalıya ya da çalışanına ait olup olmadığı” konusunda araştırma yapmadan hüküm tesisinin bozmayı gerektireceği-
Satıştan kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen takibin itiraza uğraması üzerine açılan itirazın iptali davasında; davalının ayıplı mal savunmasına, ayıp ihbarı süresinde yapılmadığından itibar edilemeyeceğinden “davanın kabulü”nde yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Davalı banka vekilince hesaplanıp bildirilen borcu ödediğine göre konusuz kalan davanın reddi gerekeceği-
Dava konusu kredi sözleşmesi uyarınca davalının adres değişikliğini bildirme zorunluluğu olup, bildirmemesi nedeni ile kat ihtarının tebliği, gösterdiği adreste yapılmış sayılacağından, ihtara verilen tebliğ şerhine göre, davalının tebliğ tarihinden, itibaren temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Bu durumda mahkemenin hesabın katı tarihinden belirtilen temerrüt tarihine kadar akdi faiz, temerrüt tarihinden takip tarihine kadar da alacak artı akdi faiz toplamına temerrüt faizi yürütülerek, takip tarihi itibarıyla talep edilebilecek alacak miktarının hesaplatılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen ilkelere ve sözleşme hükümlerine uygun düşmeyecek şekilde 15 gün ile sınırlı olarak temerrüt faizine hükmedilmesinin bozmayı gerektireceği-