Örnek 13 ihtarlı ödeme emrinde yedi gün itiraz süresi ve yedi gün ödeme süresinin verildiği görülmüştür. İİK.’ nun 269/1. maddesinin göndermesi ve BK.’ nun 260. maddesinde yer alan yasal ödeme süresi olan otuz günlük sürenin borçluya verilmemesi durumunda tahliye istenemez ve bu ödeme emrinin geçerli ödeme emri olduğunun kabul edilemeyeceği-
Alacağın kaynağı davalı tarafından ödenmeyen maaş farklarının ödetilmesine ilişkin olduğundan ve davacıya ödenmesi gereken alacak miktarı belirgin olmayıp yargılama sonunda belirlenebilir nitelik taşıdığından, davalının icra inkâr tazminatı ödemesine karar verilemeyeceği-
Ticari faiz olan “avans faizinin” istenebilmesi için borçlunun tacir olması, borcun da ticari işletmeyle ilgili bulunması yeterlidir. Eğer bu koşullar gerçekleşmiş ise tacir olmayan alacaklı tacir olan borçludan “avans faiz” talep edebilir. Bu kural, haksız eylem de dâhil olmak üzere her tür nedenlerden doğan alacağı kapsayacağı-
İşçinin «ücret» ve «ikramiye» alacağı–
Dava dışı icra takibine konu edilen... TL toplam limitli ipotek kredi borcunun teminatını teşkil etmekte olup kefaletin teminatı değildir. Bu durumda İİK.’ nun 45. maddesi yalnızca kredi borçlusu yönünden uygulanarak ipotek miktarı düşülüp kalan miktar yönünden ilamsız icra takibine devam edilmesinde engel yoktur. Kefiller için ise; kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sorumlulukları gözetilerek, takip tarihi itibarıyla sorumlu oldukları miktar hesaplanmalı ve alınacak bilirkişi raporuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde ipotek tutarı borçtan indirildikten sonra kalan alacağın da kefalet limiti ile tahsiline olanak sağlayacak şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava, çek hamili davacı tarafından keşideci ve lehtar aleyhine çek bedelinin ödenmesi için yapılan takibe karşı itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava konusu çek süresinde bankaya ibraz edilmediği için davacı kambiyo hukukuna dayalı müracaat hakkını kaybetmiş ise de; temel ilişkiye dayalı alacağını ispat suretiyle çeki kendisine ciro eden lehtara başvurabileceği kuşkusuzdur-
Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan resen ve öncelikle incelenmesi gerekir. Uyuşmazlık Banka Kredi Kartı sözleşmesinden kaynaklandığına ve dava banka tarafından açıldığına göre, uyuşmazlığın genel mahkemede çözülmesi gerektiğinden bahisle “görevsizlik kararı” verilmesi gerekirken, tüketici mahkemesi sıfatıyla davaya bakılıp, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava ticari ilişkiden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır. Davalı icra takibine itirazında ve cevap dilekçesinde “davacıdan almış olduğu malların bedelini tamamen ödediğini ve davacıya borcu olmadığını” ileri sürerek ödeme definde bulunmuştur. Bu durumda ispat külfetinin davalıya geçtiği hususu gözden kaçırılarak yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı, kabul edilmeyen ödemeleri için takipten sonra mahkemeye başvuruda bulunarak posta idaresinde bekleyen para için tevdi mahalli tayini istemiş olmasına göre bu durumun önceki temerrüdünü ortadan kaldırıcı bir işlem olmadığı, davalı borçlunun kooperatif tarafından kabul edilmeyen ödemelerinin mahkeme kararına dayalı olarak tevdi edildiği tarihe kadar ödenmediğinin kabulü ile buna göre borcunun ve gecikme faizinin hesaplanması gerektiği- Davalı ortak bir kısım ödemeleri posta yoluyla konutta teslimli olarak göndermiş, fakat bu ödemeler kooperatif tarafından kabul edilmemiş olmakla, davalının genel kurul kararlarına uygun olarak davacı kooperatife gönderdiği ödemelerin haklı bir neden olmaksızın reddi halinde, mahkemece belirlenen tevdi yerine ödeme yapmakla borcundan kurtulacağı, anılan şekilde ödeme yapılmadıkça, ifa yükümlülüğünün devam edeceği- Tevdi mahalli tayininin istenilmiş olmasının temerrüdü ortadan kaldırmayacağı, borç ve faizin de buna göre hesaplanması gerekeceği-
HUMK’ nun 17. maddesi hükmü gereğince, tüzel kişi olan kooperatif ile üyeleri arasındaki davaların, kooperatifin ikametgâhı addolunan mahal mahkemesinde görülmesi gerekir. TMK’ nun 51. maddesine göre de hükmi şahsın ikametgâhı, “kuruluş belgesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça işlerin yönetildiği yer” olarak belirtilmiştir. HUMK’ nun 17. maddesindeki bu yetki kuralının, kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralı olup, mahkemece re’sen dikkate alınması gerekeceği-