İlamsız icra takibinden önce temerrüdün gerçekleşmesi halinde, asıl alacak ile temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi miktarları ayrı ayrı gösterilmek ve toplamı üzerinden harcı yatırmak suretiyle talepte bulunulabileceği gibi, asıl alacağa takipten önce gerçekleştiği iddia edilen temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmesi şeklinde de talepte bulunulabilmesini engelleyen bir yasa hükmü mevcut değildir. Kaldı ki, takipten önce temerrüdün oluşmadığının saptanması halinde, temerrüdün takiple gerçekleştiğinin ve talep edilen asıl alacağa takip tarihinden ödeme tarihine kadar faiz yürütülmesi gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davaya konu cep telefonlarının davacı tarafından alındığı ve davacının istemi üzerine dava dışı kişi tarafından kredi kartları sliplerinin imzalandığı anlaşıldığına göre, davacının eldeki bu davayı açması, TMK’ nun 2. maddesinde düzenlenen; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bu hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” şeklinde açıklanan iyiniyet kuralı ile bağdaşmamaktadır. Bu duruma göre, mahkemece “davanın reddine” karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının icra takibinden önce borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotekli taşınmaz malikine muacceliyet ihbarı göndermediği anlaşıldığından, “muaccel olmayan bir alacak için takip yapılmasının M.K. nun 887. maddesine aykırı olduğu” gerekçesi ile “davanın reddine” karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davacının “davaya konu paranın mal bedeli olarak gönderildiğini” iddia etmesi üzerine, davalı yan, “paranın alındığını ancak üçüncü kişinin borcu için mahsup edildiğini” bildirmiştir.Bu durumda davalının ikrarı söz konusu olup, bu ikrar bağlantısız bileşik ikrar niteliğinde olduğundan ve bağlantısız bileşik ikrarda ayrı bir maddi vakayı ileri süren tarafın ikrarın bölünebilir olması nedeni ile ispat külfetinin kendisine düşecek olması nedeni ile davalıya savunması ile ilgili delilleri sorulup hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalının imzasını taşıyan taahhütnamedeki kefalet limiti ve düzenleme tarihinin farklı bir kalem ile yapıldığı anlaşılmakta ise de, “limit miktarını gösteren kısmının sonradan doldurulduğu” yolundaki davalı iddiasının yazılı delil ile kanıtlanması gerekeceği, sözleşmenin doldurulmasında farklı renkte ve tonda kalemlerin kullanılmasının, söz konusu kefalet limitinin sonradan doldurulduğunun kanıtı olamayacağı, bu nedenle kefaletin geçerli olacağı-
Taraflarca aksi düzenlenmemiş ise, iş bedeli, eser ya da işin teslimi zamanında ödenir. Parça parça teslim halinde ise, her parçanın bedeli, teslim zamanında ödenir. İş sahibinin, eserin tesliminde temerrüde düşen yüklenici ile aralarındaki sözleşmeyi feshederek yaptığı ödemeyi geri isteyebileceği-
Mahkemece, “dava konusu faturanın satıcı tarafından imzalandığı, ayrıca davacının bu fatura bedelini peşin olarak aldığı” konusunda bağlı bulunduğu birliğe de beyanname verdiği, hal böyle olunca “borcun davalı yanca ödenmesi nedeni ile davanın yerinde olmadığı” gerekçeleri ile ret kararı verilmemesinde ve davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin de yerinde görülmemesinde, yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davalının akdi ilişkiyi kabul ettiği durumlarda, davacının ikametgâhında “itirazın iptali davası”nın açılabileceği-
Ciro silsilesindeki bozukluk nedeni ile davalının yetkili hamil olarak kabulü olanaksızdır. Hal böyle olunca davacı banka tarafından yetkili hamil olmayan davalıya ödenen bedelin sebepsiz iktisap hükümlerine göre geri istenebileceği-
Davalı banka şubesinde bulunan davacılara ait müşterek hesaptan, bir avukatın sahte veraset ilamı ve vekâletname ile para çektiği, Kural olarak bankanın, kendisine verilen mevduatı saklamak ve hak sahibine ödemekle yükümlü olduğu- Banka çalışanının vekâletnamedeki imza ile hesap kartındaki imzayı karşılaştırması halinde, imzanın farklı olduğunu tespit edebileceğinden, bu durumun, bankanın özen borcuna etkisi üzerinde durulup bir karar verilmesi gerekeceği-