Tüketici kredisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesince karara bağlanacağı-
İcra takip dosyasında hem icra dairesinin yetkisine hem de borca itiraz edilmiştir. Bu durumda itirazın iptali davasında öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenmelidir. Dava şartlarından olan bu husus dikkate alınmadan, mahkemenin yetkili olup olmadığı incelenerek hüküm oluşturulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacı banka, “tüketici kredisi borçlusu olan davalının ihtara rağmen borçlarını ödemediğini, aleyhine başlatılan icra takibine de itiraz ettiğini” ileri sürerek itirazın iptali talebinde bulunmuştur. Davacı, davalının borçlarının muaccel olduğu iddiasıyla alacağın tamamı için, icra takibi yapmıştır. Tüketici kredisinde muacceliyet şartının gerçekleşmesi için arka arkaya en az iki taksidin ödenmemiş ve asgari bir hafta süre verilerek muacceliyet uyarısında bulunulmuş olmalıdır. Dosya kapsamından, muacceliyet şartının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Ancak bu durumun, vadesi gelen alacakların istenmesine engel olmayacağı-
Davacı, “davalı ile aralarında sözlü kira sözleşmesi yapıldığını” ileri sürmüş, davalı “yazılı ya da sözlü kira sözleşmesinin bulunmadığını” savunmuştur. “Taraflar arasında sözlü kira sözleşmesinin varlığını” davacı kanıtlamakla yükümlüdür. Davacı, kira ilişkisinin varlığını yasal deliller ile kanıtlayamadığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekir-
Davalı borçlu, “borcun ödenmesi nedeniyle bono aslının icra müdürlüğü tarafından kendisine iade edildiğini, senedi aldıktan sonra imha ettiğini” savunmuştur. Senedin borçlu elinde olması aksi kanıtlanmadıkça borcun ödendiğine karine teşkil eder. Bu durumda senedin borçlu elinde olmasının ödemeye karine teşkil edip etmeyeceği tartışılmadan yazılı gerekçe ile “davanın kabulüne” karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dershane ücretinin tahsiline ilişkin icra takibine yapılan itirazın iptali davasının tüketici mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Davacı, “davalı belediye başkanlığına ait binanın alt katında bulunan otoparka yağmur sularının dolarak, davacı şirkete ait kasko sigortalı araca hasar verdiğini” belirtmiştir. BK. nun 58. maddesi uyarınca, bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı sorumludur. Bu maddedeki sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan ağırlaştırılmış bir kusursuz sorumluluk halidir. Diğer yandan özel hukuk sorumluluğu bakımından her zaman kusur unsurlarının bulunması zorunlu değildir. Bu gibi hallerde, zararın, hukuka aykırı bir davranıştan doğması yani objektif koşulu gerçekleştirmesi yeterli olup, ayrıca sübjektif koşula, kusura ihtiyaç yoktur. Özellikle kusursuz sorumluluk hallerinde durum böyledir. Zarar, ihmalden de kaynaklanabilir ve ihmali bulunanlar da zarardan sorumlu olur. Açıklanan nedenlerle BK. nun 58. maddesi uyarınca; bina malikinin meydana gelen zarardan kusursuz sorumlu olacağı-
Bankalarca verilen tüketici kredisinden doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Araç üçüncü bir kişinin kullanımında iken Trafik Denetleme Ekipleri tarafından trafikten men edilip davacı şirkete ait otoparka teslim edilmiştir. Bu durumda yanlar arasında TBK.’nun 561. maddesinde tanımlanan şekilde bir “saklama sözleşmesi” bulunmamaktadır. Davacı, yediemin sıfatı ile aracı otoparkta muhafaza ettiğini ileri sürmüş, mahkemece de trafikten men edilen araç için otopark ücretini belirleyen tarifeye göre hüküm kurulmuştur. Ancak, araç 1023 gün boyunca otoparkta tutulmuş olup, davalı bundan haberdar olmamıştır. Aracın emniyet görevlileri tarafından davacıya ait otoparkta bırakılması, davalı ile davacı arasında bir sözleşme bağı kuramayacağından, davacı ‘otopark tarife ücreti’ talep edemez. Davacının talep hakkı, ancak vekâletsiz iş görme hükümlerine dayanabilir. Yapılan iş, iş yapılanın menfaatine yapılmış olması itibarı ile davacı ancak, TBK.’nun 530. maddesine göre talepte bulunabilir. Bu yönde bilirkişi incelemesi yapılıp, sonucuna göre hüküm kurmak gerekeceği-
Davanın konusuz kalması halinde, dava tarihindeki haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekâlet ücretlerinden hangi tarafın, ne oranda sorumlu olacağı belirlenmek suretiyle hüküm kurulması gerekeceği-