B.K.’nun 488. (yeni TRBK.’nun 587. ) maddesi gereğince kendi payından fazla ödeme yapan kefilin, diğer birlikte kefile, halefiyet yolu ile rücu hakkı bulunacağı-
Davacı vekili dava dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında açıkça müvekkili lehine vekâlet ücreti ve yargılama masraflarına hükmedilmesini talep etmemiş ise de, bu masraflardan vazgeçtiğine ilişkin bir beyanda da bulunmamıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında ‘’...hukuk davalarında hasma tahmili gereken ve muhakeme masraflarından madut bulunan vekâlet ücretine diğer muhakeme masrafları gibi mutlak suretle talep olmaksızın re’sen hükmedilmesi gerektiğine..’’ denilmek sureti ile yargılama masrafı ve vekâlet ücretine hükmedilmesinde talep şartının aranmadığı, mahkemece re’sen hüküm altına alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle mahkemece “davanın kabulüne” karar verildiğinden, davacı lehine vekâlet ücretine ve yargılama masraflarına hükmedilmesi gerekeceği-
İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan, alacaklı, alacağın varlığını HUMK. na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Burada borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz nedenlerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, “borcun sonradan ödendiği” itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunun belirlenmesi halinde, alacaklının talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurulması gerekeceği. Aynı şekilde itirazın iptalini isteyen alacaklı da “borçlunun itirazdan sonra ödemede bulunduğunu” bildirmişse, bunun da mahkemece nazara alınması ve ödemenin yapıldığı aşamaya göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun açmış olduğu menfi tespit davası, yine borçlunun alacaklı aleyhine icra inkâr tazminatının tahsili amacıyla takip yapmasına engel oluşturmayacağı- Aleyhine icra inkâr tazminatına karar verilen alacaklı, borçlunun tazminatın tahsili için başlattığı icra takibini durdurmak istiyorsa genel mahkemelerde borçlu aleyhine alacak davası açması gerektiği, yoksa borçlunun açtığı menfi tespit davasına dayanarak, borçlu aleyhine, kendi lehine bir sonuç elde edemeyeceği-
3.kişinin itirazın iptali davasına asli müdahil olarak katılamayacağı-
Davacının kooperatifte bulunan dairesini ve üyeliğini devrettiğini, devirle birlikte kooperatiften talep edeceği hiçbir alacağının bulunmadığından davalı hakkında başlattığı takibin durdurulduğu-  Takip konusu alacak yönünden davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının inkar tazminatı talebinin yerinde olmadığı-
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Hasarın, iddia edilen yer, şekil ve zamanda meydana gelmediği, rizikonun teminat kapsamı dışında kaldığı hususunda ispat külfeti davalı sigorta şirketindedir. O halde mahkemece, davalı sigorta şirketi tanık deliline de dayandığından, tanıkların ve tüm delillerini ibraz olanağı sağlanıp, rizikonun meydana geliş biçimi ve teminat kapsamında olup olmadığı değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Muhatap bankadan kısmi ödemenin talep edilebilmesi için onaylı fotokopisi geri verilmek üzere çek aslının muhatap bankaya ibrazının gerekeceği-
Takip konusu alacak gerçek dışı belgeler ile alınan fazla ödemelerden doğmuş olup tazminat tutarı belirgin olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden, icra tazminatına hükmetmenin yerinde olmayacağı-
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Kasko sigortasının, bir meblağ sigortası olmayıp, gerçek zararı karşılamaya yönelik bir sigorta türü olduğu dikkate alındığında, tazminatın da önceden bilinebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşımadığı kuşkusuzdur. Bu nedenle mahkemece icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-