Davalı borçlunun itirazı üzerine davacı alacaklı tarafından takip konusu alacak ile ilgili olarak itirazın iptali davası açıldığının anlaşıldığından bu davanın kesinleşen sonucunun bekletici mesele yapılması, takibin kesinleşmesi halinde ise, aciz belgesi yerine geçebilecek haciz tutanağının da bu aşamadan sonra araştırılarak oluşacak sonuca göre tasarrufun iptali davasında bir karar verilmesi gerekeceği-
Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı ......... tarihli kısa kararında hem "Davanın kabulü ile” ve hem de “Davanın kısmen kabulü ile” denildiği halde, gerekçeli kararda “Davanın kısmen kabulü ile” şeklinde yazıldığının görüldüğü, kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerektiği-
Aksine ana sözleşmede hüküm olmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerine her toplantı günü için bir ücret verileceği, huzur hakkının, ana sözleşmeyle tayin ve tespit edilebileceği, ücret tutarı ana sözleşmeyle gösterilmemişse; genel kurulca tayin edileceği (eTTK. m. 333)- Angarya yasak olup, ayrıca bir vergi kaybı söz konusu olduğundan, bu konuda alınmış bir hüküm olmasa bile, yönetim kurulu üyeleri için uygun bir ücret verilmesi gerektiği- HMK'nun 219 ve 220. hükümleri gözetilerek, davacının huzur hakkı alacağı konusunda genel kurul karar defterleri ve davacı hakkında düzenlenen bordrolar getirtilerek ücretinin belirlenmesi, ücret ödendiğine dair bu belgelerde kayıt bulunamaması halinde; gerekirse bilirkişi aracılığıyla davacının ne kadar ücrete hak kazanacağının tespit ettirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptali davasında davalıların "borçlarına karşılık davacı tarafından kendi nam ve hesaplarına 3. kişiye yapılan ödeme karşılığında balık teslim ettikleri" iddiasını, hayatın olağan akışı, TÜİK verileri gibi değerlendirmelerle ispat etmesi mümkün müdür?
Sözleşmede belirlenen imalatları süresinde yapması gereken kiracının buna aykırı davranması halinde, davacı kiraya verenin, sözleşmeye aykırılık nedeniyle sözleşmenin feshini talep edebileceği gibi, sözleşme süresince bu tadilatın yapılmamasından dolayı eksik ifadan kaynaklanan zararının da tazminini isteyebileceği- Sözleşme devam ettiği sürece eksik yapılan imalatların bedelinin kendisine ödenmesini isteyemeyeceği- Söz konusu alacağın istenebilmesinin, ancak kiralananın tahliye edilmiş (kiralananın tasarrufunun kiraya verene geçmiş) olması halinde mümkün olduğu- Davacının talebi aşılarak işlemiş faize hükmedilemeyeceği- İtirazın iptali davasında "alacağın tahsiline" karar verilemeyeceği-
Alacağın zamanaşımına uğramış olması, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştüreceği ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldıracağı- Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olmasının, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmeyeceği, zamanaşımının alacağın yalnızca kısmi dava konusu edilen kısmı için kesileceği- itirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi ve alacağın likit olması halinde İcra inkar tazminatına hükmedilebileceği, işlemiş faiz yönünde icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmadığı-
Davacı-alacaklının takip talebinde borcun sebebinin herhangi bir faturaya dayandırılmadığı, borcun sebebi kısmında “takip yolu listele, takip dayanakları, takip yolu dilekçe açıklaması” ifadelerinin yer aldığı, icra müdürlüğünce düzenlenen ödeme emrinde ise; borcun kaynağı kısmında “11.02.2011 tarihli 8.843,63 TL tutarında fatura” açıklamasına yer verildiği, icra dosyasında ihtarname fotokopisine ve arkasına eklenen cari hesap hareketi listesine takip talebinde ve ödeme emrinde yer verilmediği, borçluya gönderilen tebliğde “bu zarfta örnek 7 ödeme emri vardır” açıklamasının yer aldığı, borçlu vekilinin borca itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasında; ilamsız icra yolunda borcun kaynağı ile ilgili bir belgeye dayanma zorunluluğunun olmaması, İcra müdürünün sınırlı inceleme yetkisi, ödeme emrinin takip talebine uygun olarak düzenlenmemesi ve icra müdürünün işleminin usulsüz olduğu yönünde bir şikâyet yoluna başvurulmaması, borçluya yalnızca ödeme emrinin gönderilmiş olması, itirazın iptali davasının icra takibinin devamı mahiyetinde ve ona sıkı sıkıya bağlı bir dava olması hususları değerlendirildiğinde bu durumun maddi hata olarak değerlendirilemeyeceği-
İİK'nın 67. maddesinde azılı icra inkâr tazminatının %40 olan oranının 6352 sayılı Kanun'la %20 olarak değiştirildiği, bu kanunun 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten sonra yapılmış icra takipleri için uygulanacağı- Vekalet ücretinin tarifeye göre hesaplanmadığı, eksik vekalet ücretine hükmedildiği, bu gerekçelerle kararın bozulması gerekmekte ise de Dairemizce değişik gerekçe ile davalı yararına bozulmasının doğru olmadığı-
Ödeme belgeleri, borcu sona erdiren, uygulamada ki söyleyişle "borcu söndüren belgeler" olduğundan yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği- Davalı tarafından ileri sürülen ödeme belgeleri incelenerek, işlemiş faiz hesabının yaptırılması ile takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK mad. 100 hükümleri de gözetilerek hüküm kurulması ve alacak likid olmadığından ve belirlenmesi yargılamayı gerektirdiğinden icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki protokol ve asıl sözleşmede, davacıya yapılacak ödemelerin ifa yeri bakımından bir açıklık bulunmadığından ,eBK mad. 73 dairesinde, davalının borç ödemesini, davacının ikametgahında ve doğrudan (elden) kendisine yapması gerektiği- Bizzat davalı delilleri arasında bulunan tutanaktan da anlaşılacağı üzere, savunmasının aksine davalı yanın, borcun ifası bakımından davacının konutunda yahut işyerinde bir ödemesinden yahut ödeme teklifinden söz edilemeyeceği- Davalının bir kısım mahsup işleminin yerinde olmadığı anlaşılmakla, varılan bu sonuç dairesinde, borçlunun yaptığı ödeme teklifinin de, kanunun kullandığı deyimle, usul dairesinde bir ödeme teklifi mahiyetinde olmadığı, alacaklının kısmi ödemeyi reddetmiş olması halinde dahi alacaklı temerrüdünün koşullarının bulunmadığı- Bir an için aksinin kabulü halinde dahi, davalının, eBK. mad. 91 çerçevesinde, borcunu mahkemece tayin edilen bir mahalle de tevdi etmediği anlaşıldığında, Yargıtayın benzer bir konuyla ilgili verdiği kararda da zikredildiği ve davacının, dosyaya yansıyan ekstreden de anlaşılacağı üzere uzun süredir işlem görmeyen banka hesabını kontrol etme yükümlülüğü bulunmaması nedeniyle, hukuken, davalı borçlunun icra takibinden önce takip konusu borcunun kısmen yahut tamamen ödendiğinin kabul edilemeyeceği- Mahkemece, davalının yaptığı ve kısmi nitelikte olduğu anlaşılan ödemeyi öncelikle faiz ve masraflardan düşerek sonuca varılması gerektiği- Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinde ve düzenlenen tasfiye protokolünde davacının tahsil edilemeyen faturalardan kaynaklanan sorumluluğunun bulunduğu ve tasfiye protokolüne rağmen bu sorumluluğun takip tarihi itibariyle de halen var olduğunun kabulü gerektiği- Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, sadece dönemsellik ilkesi bakımından davalı yanın mahsubunun yerinde olmadığı açıklanmışsa da, davacının alacağından davalı tarafından tahsil edilemeyen taşıma bedellerine ilişkin olarak mahsup edilen bu kalemin dönemsellik ilkesi ile bir ilgisi bulunmadığından, davalının savunmasının, her iki taraf defterleri de incelenerek, yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre davalının mahsuba haklı olup olmadığı, haklı ise ne miktarda mahsup cihetine gidebileceği belirlenerek hüküm kurulması gerektiği-