Mahkemece; davalıya husumet yöneltilmesine neden olan bağımsız bölüm ile davacıya sigortalı işyerinin kullanımındaki taşınmazda davaya konu hasar tarihi itibariyle kat mülkiyetine geçilmediği anlaşılmakla, KMK'nun 17/3. maddesi gereği, hasar tarihi itibariyle ana taşınmazın üçte ikisinin fiilen kullanılıp kullanılmadığının araştırılması ve üçte ikilik kullanımın olması halinde, uyuşmazlığa yine kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağının dikkate alınması gerekmesi nedeniyle uyuşmazlığın çözüm yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi olabileceğinin mahkemenin davada görevli olup olmadığının hükümde tartışılması; mahkemenin görevli olduğu sonucuna varılması halinde işin esası hakkında hüküm tesisi; aksi halde ise, HMK'nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, sigortalısına ödediği tazminatı sorumlu davalıya rücu ettiği, davacının sigortalısı ile davalı arasındaki ilişki kira ilişkisinden kaynaklanmadığı gibi davaya konu taşınmaz üzerinde kat mülkiyetine veya kat irtifakına da geçilmediğinin tapu kaydından anlaşılmadığı, eldeki davada uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklandığından, mahkemece asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı- "Davaların yığılması" şeklinde açılan "itirazın iptali davası" ile "menfi tespit davasının" tefriki ile itirazın iptali davasında arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi, menfi tespit davası yönünden ise dava değeri üzerinden harç eksikliği ikmal edilerek davanın görülmesi gerektiği-
İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davalar yönünden T.M.K.’nun 605. maddesi uyarınca hükmi ret koşulları oluştuğundan dava usulden reddedildiği halde, davacı aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedildiği- Davacı istinaf başvurusunda kendi aleyhlerine nispi vekalet ücreti değil, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirttiği halde, istinaf mahkemesince bunun üzerinde durulmadığı- İstinaf mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı bütünüyle benimsenerek istinaf talebinin esastan reddine karar verildiğinden, istinaf mahkemesi kararının açıklanan nedenlerle bozulması yoluna gidildiği-
Gerçek kişi kefillerin kefaletlerinden sorumlu olacakları sürenin 818 s. BK ve 6098 s. TBK'da farklı düzenlendiği- 05.04.2000 tarihli adi kefalet 10 yıl geçmekle kendiliğinden sona ermişse de, 6101 s. Yürürlük Kanunu gereğince 01.07.2012 tarihinden itibaren 01.07.2013 tarihine kadar kefalet sorumluluğunun uzatılmış olduğu- İcra takibi kefalet süresi yönünden hak düşürücü süre sona ermeden yapılmış ise de, takip tarihi itibariyle asıl borç zamanaşımına uğrarsa, kefil yönünden de zamanaşımına uğramış olacağı ve böyle bir halde kefilin zamanaşımı def’inin kabulü gerektiği- Asıl borçluya karşı kesilen zamanaşımının kefile karşı da kesileceği-
Gerek takip talebinde gerek ödeme emrinde borcun kaynağı kira alacağı olarak belirtilmiş olması ve eldeki davada davacı vekilinin, ön inceleme duruşmasındaki beyanlarından davanın kira alacağının tahsili için yapılan icra takibine davalıların itirazı üzerine itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının tahsiline yönelik olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle dava Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girmekte olup görev kurallarının kamu düzeninden olduğu, hal böyle iken davanın açıldığı Sulh Hukuk Mahkemesince davanın esasına girilerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Kooperatif genel kurulunca belirlenecek temerrüt faiz oranının, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüzünden fazla olamayacağı, huzurdaki olayda kooperatif genel kurulunca belirlenebilecek temerrüt faiz oranı yıllık yasal faiz oranı olan %9’un yüzde yüz fazlası olan %18 oranından fazla belirlenemeyeceği, bu durumda, mahkemece, anılan yasal düzenleme çerçevesinde somut olay değerlendirilerek, işlemiş temerrüt faizi oranı ve miktarı ile işleyecek temerrüt faiz oranı bakımından yeni bir bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşmenin bulunmadığı, bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulması gerekeceği, davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmesi gerekeceği, bu durumda mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davalıların ödenen bedelin yarısından sorumlu tutulmasının yerinde olmadığı-
İtirazın iptali istemine ilişkin davada; bölge adliye mahkemesince zabıta memurunun ataması nedeniyle adı geçene yapılan ödemeler yönünden Belediye Kanun'un 49. maddesi uyarınca davalı belediye başkanının sorumluluk koşullarının oluştuğu kabul edilmişse de kanunla zorunlu kılınan bir hizmetin gerçekleştirilmesi amacıyla bu hizmet için ihtiyaç duyulan zabıta personelinin belediyece istihdam edildiği, adı geçen zabıta memuru tarafından hizmetin ifa edildiği ve yapılan hizmet karşılığında bedelin ödendiği, aksi yönde dosyada delil ve iddia bulunmadığı anlaşılmakla davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Kanuni delil yerine yazılı delil denilse de, bunun yemin delilini de kapsadığı- Cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanan dalı tarafa bozma kararı doğrultusunda mutabakat tarihinden sonra borcu ödediği vakıasına dair bu hakkın kullandırılması gerekirken, mahkemenin davalının yemin deliline dayanmasını kabul etmeyip tahkikatı sonlandırıp yazılı şekilde karar vermesinin hatalı olduğu- Taraflar tacir olup davalı temerrüt faizi olarak avans faizinde sorumlu olduğundan, davalının temerrüt tarihinde avans faizi oranı %27 olup, takip tarihinde de yine %27 olmasına karşın, herhangi bir sebep gösterilmeden işlemiş faizin %40 ve %36 oranlarından hesaplanması ve davalının buna itiraz etmesine rağmen bu itiraz karşılanmadan karar verilmesinin hatalı olduğu- İtirazın iptali davasında, kurulacak hükümde davalı borçlunun itirazının hangi miktarda asıl alacak ve işlemiş faiz için iptal edilip takibin devamına karar verildiği gibi asıl alacağa uygulanacak faizin türü ve gerekiyorsa oranının da gösterilmesi gerektiği-