Dava konusu takibin dava aşamasında kamu otoritesinin davalı-borçlu bankanın faaliyet iznini kaldırmasıyla birlikte yasa gereği durması ve icra hukuk mahkemesi kararıyla da bu durum tespit edilmiş olması halinde, dava konusu takip sadece durmuş olup iptal edilmediğinden itirazın iptali davasında dava şartının devam ettiği- Mahkeme kararıyla yasa gereğince durmuş olan takibin devamı sağlanamayacak ise de, bu hususun ilamın icrasına ilişkin olup ortada hakkın kendisinin belirlenmesini engelleyen bir hukuki durumun bulunmadığı- İtirazın iptali davasında, ihbar olunan, dava konusu takipte borçlu ve açılan itirazın iptali davasında davalı olmadığı halde, mahkemece dahili davalı gösterilip hakkında takibin devamına karar verilmesi ve davacının yargılama giderleri ve davacı yararına hükmedilen vekalet ücretinden davalıyla birlikte müteselsilen sorumlu tutulmasının hatalı olduğu-
İtirazın iptali davası sonucunda kurulacak hükümde davalı borçlunun itirazının hangi miktarda asıl alacak ve işlemiş faiz için iptal edilip takibin devamına karar verildiği ve asıl alacağa uygulanacak faizin türü ve gerekiyorsa oranının da gösterilmesi gerektiği; mahkemece kurulan hükümde 'asıl alacağa uygulanacak faizin türü ve oranı gösterilmediği için' hükmün bozulmuş olduğu-
Gerekçesiz karar verilmeyeceği- Mahkemece davanın tümden reddine yönelik olarak verilen kararda "3 adet çek garanti bedeli talebine" yönelik olarak bilirkişilerce davalı kefillerin bu konuda sözleşmesel bir sorumluluğu olmadığı bildirildiği halde bu konuda gerekçeli kararda herhangi bir gerekçe gösterilmemesinin isabetsiz olduğu-
Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kira sözleşmesindeki "kiracının 3 ay öncesinden ihbarda bulunmak kaydıyla kiralananı tahliye edebileceğine" ilişkin tarafların serbest iradesi ile konulan şartın geçerli olup tarafları bağlayacağı- Kiracının taşınmazdan erken tahliyesi nedeniyle mahrum kalınan kira bedeline ilişkin açılan itirazın iptali davasının kabulü halinde icra tazminatına hükmedilemeyeceği-
Davacının dayandığı kredi sözleşmesinin 44.2. maddesinin “...kısa, orta veya uzun vadeli en yüksek genel faiz oranına 50 puan ilave edilmek suretiyle bulunacak faiz oranı üzerinden temerrüt faizi ödemeyi kabul eder” şeklinde olduğu- Buna göre davacının davalılardan talep edebileceği temerrüt faiz oranının, yıllık %110 olan akdi faize 50 puan ilave edilmek suretiyle hesaplanan oran olan %160 olduğu- Bu nedenle; davalı ... yönünden işlemiş temerrüt faizinin %160 üzerinden hesaplanması ve asıl alacağa temerrüt tarihinden itibaren yıllık %160 temerrüt faizi uygulanması, davalı şirkete yönelik açılan alacak davasında, asıl alacağa uygulanacak temerrüt faizinin yıllık %160 olması gerekirken, sözleşmedeki faize yönelik hükmün yanlış değerlendirilerek, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Asıl alacak ve birleşen itirazın iptali davalarının-
İcra takibine ve incelenen itirazın iptali davasına konu edilen alacak ecrimisilden kaynaklandığından, likit ya da muayyen olduğunu, bu miktarın yargılama yapılmaksızın basit bir hesaplama işlemiyle tespit edilebilir nitelikte olduğunu kabul etme olanağının bulunmadığı, bu sebeple icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği gibi, bozmadan önceki kararda icra inkar tazminatı talebinin reddedildiği, hükmün sadece davalı tarafından temyiz edildiği gözden kaçırılarak, bozmadan sonra verilen kararda davalının aleyhine olacak şekilde icra inkar tazminatına karar verilmesinin doğru olmadığı-
28.01.2009 tarihinde 100.000 Euroluk asıl alacak için başlatılan dava konusu takipte, 20.12.2009 tarihinde yıllık %12 faiz talep edildiği- Davalı borçlunun takipten sonra asıl alacak için davacı alacaklıya TL cinsinden ödeme yaptığı, takip talebinde asıl alacak için istenilen faiz, ödeme tarihinden sonraki bir tarih olduğu için, davalının TL cinsinden yaptığı ödemenin asıl alacağın ne kadarına karşılık geldiğinin tespiti sırasında asıl alacağa faiz işletilmesinin mümkün olmadığı- Mahkemece öncelikle bilirkişi aracılığıyla ödeme günündeki ödenen TL'nin Euro karşılığı bulunarak ve bunu 100.000 Euro asıl alacaktan düşerek davacı alacaklının davalıdan talep edebileceği Euro cinsinden asıl alacağı belirlemek olduğu, daha sonra davacının faiz başlangıç talebi olan 20.12.2009 tarihi itibariyle devlet bankalarının 1 yıllık Euro mevduatına uyguladığı en yüksek faiz oranını belirleyip asıl alacağa 20.12.2009 tarihinden itibaren belirlenen ve daha sonra değişen oranlarda faiz uygulanacak şekilde hüküm kurulması gerektiği- Davacı lehine hükmolunacak icra inkar tazminatının da takip tarihindeki euronun efektif satış kuruna göre Euro cinsinden asıl alacağın TL karşılığı bulunup bunun %40’ı şeklinde hesaplanması gerektiği-
Mahkemece; davalının bir limited şirket olduğu, davacıya sigortalı işyerinin ....... Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen yazı cevabına göre “gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olarak çay ocağı-kahvehane” işlettiği anlaşılmakla; davacıya sigortalı işyerinin esnaf faaliyeti sınırlarını aşıp aşmadığı bir ticari işletme olup olmadığının araştırılması ve ticari işletme olması halinde, uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Ticaret Mahkemesi olabileceğinin mahkemenin davada görevli olup olmadığının hükümde tartışılması; mahkemenin görevli olduğu sonucuna varılması halinde işin esası hakkında hüküm tesisi; aksi halde ise, HMK'nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-