Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; sözleşmenin 7. Maddesinin 4. Bendinde TKDK tarafından bu sözleşmeyle belirtilen projenin desteklenmesi ve resmi olarak duyurulması ile yükleniciye proje hibe desteği tutarı üzerinden %4 ' üne karşılık gelecek tuturda ödeme yapacaktır denildiği, TKDK'ya yazılan müzekkere cevabında davalı firmanın kurumun 9. Ç. Dönemi kapsamında bir adet başvurusunun bulunduğunu, projenin onaylandığını ve sözleşme imzalandığını, söz konusu şirketin reddedilen başvurusunun bulunmadığının belirtildiği, sözleşmenin iki taraf açısından da hayata geçmiş olduğu, takip tarihi itibariyle alacak miktarının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporu ve davacının talebi dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
Mahkemece rapora yapılan itirazlar dikkate alınmadan karar verildiği, fesih ihbarnamesinin davacı tarafa tebliğ edildiğine dair dosyada delil veya belge bulunmadığı, davalı taraf kayıtları da incelenmek suretiyle, davacı tarafın fatura kapsamında belirtilen süre ile ilgili davalı tarafa hizmet verip vermediği, vermiş ise süresinin ve bedelinin ne olduğunun tespit edilmesi için açık, anlaşılır, denetime elverişli ve davacı tarafın rapora itirazlarını karşılayacak şekilde dayanakları da gösterilmek suretiyle bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmasına karar verilmesinin yerinde olduğu-
Trafik kazası sonucu vefat eden Emekli Sandığı Kanunu gereği sigortalı iştirakçisinin hak sahiplerine yapılan ödemeler nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kurum tarafından yazı ile bildirilen ikramiye ve ikramiye farkı ödemelerinin rücuya tabi olmadığı yönünde görüş bildirilmekle yetinildiği, ancak bu raporda davacı tarafça dosyaya ve icra takibine dayanak gösterilen ödeme çizelgeleri ile kurum cevabında bildirilen ödemeler karşılaştırılarak miktar ve nitelikleri konusuna bir açıklık getirilmediği; bu halde, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yetersiz kaldığından herhangi bir karışıklık ve hak kaybına sebebiyet verilmemesi için öncelikle ilgili emeklinin vefatı nedeniyle hak sahiplerine yapılan ödemelere dair işlem dosyası aslı ya da onaylı sureti dosya içerisine alındıktan sonra yakınlarına yapılan ödemelerin miktar ve niteliği ile rücuya tabi olup olmadığının belirlenebilmesi için konusunda uzman bilirkişiden ayrıntılı, açık ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Zorunlu trafik sigortacısı tarafından zarar gören üçüncü kişiye ödenen destekten yoksun kalma tazminatının sürücünün alkollü olması nedeniyle itirazın iptali yoluyla rücuen tahsili istemi- Olayın "tek başına" alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağı- Bilirkişi heyet raporunda; "çift taraflı kazada sigortalı araç sürücüsü desteğin kazada %100 kusurlu olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği" tespit edilmekle, mahkemece, davacı şirketin davalılara yapılan ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre aktüer bilirkişiden hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, öncelikle davacıya sigortalı işyerinin özel bir trafosunun olup olmadığının tespiti ile trafonun davalı kuruma ait olması durumunda olay tarihinde aynı bölgede başkaca arıza başvuruları olup olmadığı araştırılıp gerekirse bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilerek veya gerektiğinde keşif de yapılarak; bilirkişi heyetinden hasarın oluşma nedeni ile ilgili olarak duraksamaya yer vermeyecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalının maliki olduğu bağımsız bölüm ile davacı sigortalısının kullanımındaki işyerinin bulunduğu ana taşınmazın kat mülkiyeti kurulmuş bir taşınmaz olduğu; davacıya sigortalı işyerinde, davalının maliki olduğu bağımsız bölümdeki lavabo tesisatından sızan su nedeniyle davalıya husumet yöneltildiğinin görüldüğü, bu durumda, ana taşınmazda kat mülkiyeti kurulmuş olması nedeniyle, davada Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu, görev kurallarının, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken hususlardan olduğu, bu durumda mahkemece; davada Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek, HMK'nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı ferdi kaza koltuk sigortacısı olup, ilke olarak bir meblağ sigortası olan ferdi kaza sigortasında, sigortalıya ödeme yapan sigorta şirketine, ödediği tazminatı halefiyet yoluyla kazaya neden olanlardan rücuan talepte bulunmak hakkının tanınmadığı, ayrıca, F. Kaza Sigortası Genel Şartlarında teminat dışında olan haller sayılmış olup, bunlar içerisinde gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından aracın kullanılması sırasında kazanın gerçekleşmesi hali düzenlenmediğinden, ferdi kaza sigortası nedeniyle ödeme yapan davacının, sigortalısından rücuen tahsili için açtığı iş bu davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Rücu davalarının; gerçek zararının giderilmesi amacına yönelik olup, zenginleşmeye bir vesile teşkil etmemesi gerekeceği, dolayısıyla zarar sorumlusundan halefiyet ilkelerine dayalı olarak talepte bulunan davacının da, ödediği meblağın tamamını değil, ancak zarar görenin uğradığı gerçek zararı, zarar sorumlusu bulunanlardan isteyebileceği-
Davanın, davacı sigortalı tarafından kasko sigorta şirketine karşı açtığı itirazın iptali davası olması ve 6502 sayılı Tüketici Yasası'nın yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihinden sonra 21.07.2015 tarihinde açılmış olmasına göre mahkemece Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu ve Dairemizin 30.05.2017 tarihli 2016/13552 esas- 2017/6106 karar sayılı bozma ilamı ile de Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu kararının kesinleştiği gözetilerek davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Bilirkişi raporuna göre, dava dışı kişi ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin davacıya ait şahıs firması üzerinden gerçekleştirileceği hususunun önceden davalı tarafından bilindiği, ticari ilişkinin yasal kayıtlar ölçüsünde davacı üzerinden gerçekleştiği, davalı tarafça da inkar edilmeyen ticari ilişki kapsamında davalıya verilen ürünler nedeniyle ticari kayıtlarda varlığı görülen alacağı talep hakkı davacıya ait bulunduğundan davalının husumet itirazının yerinde olmadığı, davacı ile davalının alacaklı olduğunu ifade ettiği kişinin farklı kişiler olduğu, davalının “hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma”, “güven ilişkisinin suistimali suretiyle maddi zarara uğratılma”, “devredilen işyerinin gelirinden kar payı”, “devredilen eşya bedeli” gibi değişik kalemler altında dava dışı kişiden talep edebileceği alacakları davacıdan talep etme imkanı bulunmadığından davalının takas-mahsup definin yerinde olmadığı, tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, defterlerini usulünce tasdik ettirmeyen tacirin bu defterleri lehine delil olarak kullanamayacağı, ancak kanuna uygun tutulmayan ticari defterlerin içeriğinin sahibi aleyhine delil sayılacağı, davacı tarafından davalıya kesilen ürün faturalarının davalının defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı ürün bedellerinin verilen çekler ile ödendiğini ifade etmişse de, buna ilişkin bir delil sunmadığı, bu nedenle incelenen ticari defterlere göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 53.247,94 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalı tarafça yapılan itirazın 53.247,94-TL üzerinden iptaline bu miktara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı aleyhine % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-