Alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takibe itirazda haksız olması ve alacağın likit alacak olması gerektiği, alacağın likit olmadığının bilirkişi raporları ile belirlemesi halinde borçlunun takibe itirazda haksız olduğunun kabul edilemeyeceği-
21.06.2013 tarihli sözleşmede; davalının müşterek borçlu, müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, sözleşmenin kefalet beyanı kısmında kefalet tarihinin bulunmadığı hususlarında ihtilaf bulunmadığı, akdin sıhhatinin şekle tabi kılındığı hallerde kanunun öngördüğü şekilde yapılmayan akitler geçersiz bulunduğundan bu hususun mahkemece kendiliğinden incelenmesinin gerekli olduğu, davalının kefaletinin geçerli olmadığı, dolayısıyla bu sözleşmeden kaynaklanan borç sebebiyle davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği-
Davaya konu genel kredi sözleşmesinde davalının müteselsil kefil olarak yer aldığı, ancak sözleşmenin yapıldığı 27.01.2012 tarihinde 6098 s. TBK’nun yürürlükte olması nedeniyle, söz konusu yasanın 583/1 maddesi uyarınca; kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini, kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi gerektiği- Her ne kadar sözleşmede kefil olunan miktar el yazısı ile yazılmış ise de, kefalet tarihi yazılmadığından TBK'nun 583/1. maddesinde öngörülen şekil koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle kefalet sözleşmesi geçersiz olduğu-
İcra ve İflas Kanunu'nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği-
Yersiz ödemelerin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkin davada; davalı, dava dışı kurum sigortalısının eşi olan ve aylıklarını ölümünden sonra yersiz olarak çekmeye devam edenin yasal mirasçısı olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 610. maddesine göre; “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.", 641. maddeye göre ise; “Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar...” yasal düzenlemeleri ve davalı yanca mirasın reddine ilişkin herhangi bir iddia da ileri sürülmemiş olduğuna göre terekeye dahil olduğu ve tereke borcu olan paradan da davalının (mirasçı sıfatıyla) sorumlu tutulması gerektiği-
Uyuşmazlığa konu olayda, alacaklı vekilinin şikayet yolu ile başvurması üzerine Antalya 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.11.2014 tarihli şikayetin kabulü kararına karşı borçlu vekili tarafından verilen 01.03.2016 tarihli temyiz dilekçesinde "... Alacaklının talep edebileceği faizin yasal faiz olduğu- Müvekkil de bu şekilde hesaplanacak borcu ödemeye hazırdır..." şeklinde beyanda bulunulduğu- Bu hali ile alacaklı lehine usuli kazanılmış hak doğduğu-
İcra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada; davalı belediye, bir kamu kurumu olup, eylem ve işlemlerinin kamusal nitelik taşıdığı, dava konusu alacak; davacının, kapanarak başka belediye başkanlığına bağlanan bu belediyede memur statüsünde çalışmaktayken ödenmeyen maaşlarına ilişkin olduğundan istemin idare hukuku kuralları çerçevesinde ve idari yargı yerinde değerlendirilmesinin gerektiği, diğer yandan, idari yargı yerinde "itirazın iptali" biçiminde bir dava yolu düzenlenmediğinden, adli yargı yerinde yargı yolu bakımından görevsizlik kararının da verilemeyeceğinden, istem idari yargı yerinde dava konusu edilip oradan bu konuda bir karar alınmadan icra takibi yapılmasına ve icra takibine itiraz üzerine adli yargı yerinden itirazın iptalinin istenmesine yasal olanak bulunmadığı için, davacının isteminin dinlenilebilir nitelikte olmadığı-
Yersiz tedavi gideri ödemesi nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada; davaya konu tedavi gideri harcamalarının müteveffa adına davalı tarafından yapıldığı hususunda taraf delilleri eksiksiz olarak toplanıp diğer tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi usul ve yasaya uygun olmadığından kararın bozulması gerektiği-
İtirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanuni düzenlemeye göre dava açma süresinin itirazın tebliği ile başayacağı- Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise kanunda öngörülen bir yıllık sürenin başlamayacağı-
İtirazın iptali davasında, davalının "davacı kooperatiften olan huzur hakkı alacağının mahsubunu" talep etmesi takas def'i olarak kabul edilir mi?