Usulüne uygun tutulsun veya tutulmasın ticari defterler sahibi aleyhine delil teşkil eder. Yaptırılan bilirkişi incelemesinde davalı şirketin, davacı yanca düzenlenip, gönderilen dava ve takip konusu faturayı ticari defterine kaydettiği rapor edilmiştir. Davalının fatura defterine kaydedilmiş olması içeriğine itiraz etmediği ve fatura konusu hizmeti aldığı anlamına gelir. Bu durumda davalı borçlu “borcu ödediğini” ispatlamalıdır. Mahkemece bu yön gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Yerel mahkeme gerekçesinde “bilirkişi raporunun hükme esas alınması gerektiğini” belirttiği halde, hüküm kısmında akdi faize hükmedilmemiş olduğu görülmüştür. Takipten önce temerrüt oluşmadığından, temerrüt faizi istenemez ise de, akdi faizin istenebileceği düşünülerek ve kefilin sorumluluğunun kefalet limiti ile sınırlı olduğu düşünülerek bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmalıdır. Öte yandan, alacak kredi sözleşmesine dayalı olup, likit nitelikte olduğundan icra inkâr tazminatına da hükmedilmesi gerekeceği-
İcra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını doğrudan mahkemede dava ederek haklı çıkması, alacağın likit ve muayyen olması gerekeceği-
Mahkemece, “yapılan yargılama sonunda, icra takibinde üç ayrı kredi sözleşmesine dayanıldığı halde kredi sözleşmelerinin müşterek borçlu müteselsil kefillerinin kısmen farklı olduğu, kredi sözleşmelerinin imzalanmasından sonra kredi kullandırıldığı, kullandırılan kredinin ödenmesinden sonra yeni kredi sözleşmesi düzenlendiği, ikinci kredi sözleşmesine göre kullandırılan kredinin ödenmesinden sonra bu kez üçüncü kredi sözleşmesinin düzenlendiği, bu sözleşmeye göre kullandırılan kredinin ödenmediğinin anlaşıldığı, her kredinin kullanımından önce ayrı bir sözleşme imzalandığından önceki sözleşmelere göre müşterek borçlu ve müteselsil kefil olanların sorumluluğunun kalmadığı her bir sözleşmenin müstakil sözleşme olduğu ve kullandırılan kredi sonucu bu sözleşmenin hükmünün sona erdiği” gerekçesi ile “asıl dava dosyasında davacının davalı M.A. hakkındaki davasının ve davalının tazminat isteminin reddine, birleşen dosya davalıları hakkında açılan davanın kısmen kabul edilmiş olmasında” yasay
İtirazın iptaline karar verildiği halde, aidat alacağının likit bir alacak olduğu hususu gözetilerek, İcra İflas Kanunu 67/2.maddesine göre, asıl alacağın yüzde kırkından (şimdi %20) aşağı olmamak üzere, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Davalı, aleyhindeki icra takibinde borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, ancak itiraz dilekçesinde akdi ilişkiyi açıkça inkar anlamına gelebilecek bir beyanda bulunmamıştır. Kaldı ki davacı vekili delil listesinde fatura ve irsaliyelerden söz etmiştir. İcra dairesinin yetkisine yönelik itiraz, İİK.’ nun 50. maddesi yollamasıyla HUMK (HMK) hükümleri çerçevesinde hadise şeklinde incelenip buna ilişkin deliller toplanıp değerlendirildikten sonra BK.’ nun 73/1, HMK 10 (HU8MK 10) maddeleri gözetilerek icra dairesinin yetkisi yönünden bir karar verilmesi, verilecek kararda; icra dairesinin yetkisiz olduğu sonucuna varılması halinde, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi, icra dairesinin yetkili olduğunun kabulü halinde, işin esasına girilerek deliller toplanıp bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece birden fazla bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve ek rapor alınmış ise de hükmün gerekçesinde bunlardan hangisine itibar edilerek hüküm kurulduğu açıklanmamıştır. Esasen alınan kök ve ek raporlar yeterli incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Davalılar vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilmiştir. Bilirkişi ek raporları itirazları karşılayacak nitelikte görülmemiştir. Bu durumda mahkemece dava konusu kredi sözleşmeleri hükümleri çerçevesinde konusunda uzman kişilerden oluşacak 3 kişilik bilirkişi heyetine banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak davalıların itirazlarını da karşılayacak biçimde ve kefillerin sorumluluklarının kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin sonuçları ile sınırlı olduğu ve takipten önce temerrütten söz edilebilmesi için TBK 117. maddesi uyarınca hesap kat ihtarnamesinin tebliğinin gerektiğine ilişkin kurallar gözetilerek ayrıntılı, Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak deliler hep birlikte değerlendir
Tüketici kredisinden doğan uyuşmazlıklarda ‘tüketici mahkemesi’nin görevli olacağı-
H.M.K’nın 200. maddesi gereğince davacı tarafından iddia edilen yıllık kira miktarına göre kira ilişkisinin varlığının kesin delillerle kanıtlanması gerektiği-
İtirazın İptali-