İtirazın iptali davalarında, dava şartlarından birisi de geçerli bir ödeme emri tebliği ve ödeme emrine itirazın bulunması halidir. Dosya içerisinde bulunan belgelerden anlaşıldığı üzere, “dava konusu takipteki ödeme emrinin iptaline” karar verildiği anlaşılmakla, mahkemece bu husus üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken, “davanın kabulüne” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Dava, zamanaşımına uğramış bonoya dayalı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı keşideci, davacı ise lehtar olup, davacı, “davalı ile aralarında temel ilişki bulunduğunu” tanık dâhil, her türlü delile ispat edebilir. Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak, davacıya bu yöndeki delileri sorulup toplanacak deliller doğrultusunda yapılacak inceleme ve araştırma sonucuna karar verilmesi gerekirken, icapsız yemin hakkı hatırlatılmak sureti ile yemin beyanına dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Dava; itirazın iptali davası olup, mahkemece dava konusu alacağın dava açıldıktan sonra ödenmesi nedeniyle, “konusu kalmayan davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş ise de, itirazın iptali davalarında dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce infaz sırasında dikkate alınacağı gözden kaçırılarak, esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
İtirazın iptali davasında kural olarak ispat yükünün alacaklıda olduğu, davalı, mal teslimini inkâr ettiğinden, davacının “mal satıp, teslim ettiği” yönündeki iddiasını, HUMK’ nun 288.(HMK.’nun 200.) maddesi uyarınca yazılı delile kanıtlaması gerekeceği, kapanış tasdikleri bulunmadığı anlaşılan davacının ticari defterleri lehine delil teşkil etmeyeceği, mahkemece kapanış tasdikleri bulunmayan davacı defterindeki kayıtların incelenmesi sonucu düzenlenen yetersiz bilirkişi raporunun hükme esas alınarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
İtirazın iptali davasının, takip talebine itiraz edilen alacaklı tarafından itirazın tebliğ tarihinden bir sene içerisinde açılması gerekir. Bu sürenin hesaplanmasında; İİK. nun 19. maddesi hükmü dikkate alınmalıdır. İİK. nun 67. maddesinde gösterilmiş olan bu süre, hak düşürücü süredir. Somut olayda, “davalı borçlunun itirazının ve takibin durmasına” ilişkin kararın davacı alacaklıya 18.11.2009 tarihinde tebliğ edildiği çekişmesizdir. Borçlu hakkında itirazın iptali davasının açılma tarihi 14.12.2010’ dur. Bu durumda itirazın iptali davasının dava şartlarından olan ve hak düşürücü süre niteliğinde bulunan re’sen dikkate alınması gereken bir yıllık sürede davanın açılmamış olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, işin esasına girilip hüküm kurulmuş olmasının bozmayı gerektireceği-
Dava konusu çek zamanaşımına uğramış olduğundan bu çeke dayalı olarak kambiyo hukukundan doğan haklar yitirilmiş olur. Ancak arada temel ilişki varsa bu belgeye yazılı delil başlangıcı olarak dayanılabileceğinden, somut olayda davacı aralarında temel ilişki bulunduğu davalı H.N. Şirketine temel ilişkiye dayalı olarak alacak iddiasında bulunmuştur. Diğer davalı A.G. arasında temel ilişki bulunmaması nedeniyle anılan davalıya başvurma hakkı bulunmamaktadır. O halde çekin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu düşünülerek; davacının iddiasını tanık dâhil her türlü yasal delille kanıtlayacağı gözetilip, banka kayıt ve defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak icra takip tarihi itibarıyla davacı bankanın teminat olarak verilen çekin dayanağı genel kredi sözleşmesinden dolayı alacağının bulunup bulunmadığı araştırılarak bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu şekilde hüküm tesisinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
ava itirazın iptaline ilişkin olup, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında akdedilen 12.05.2006 tarihli... TL. Limitli genel kredi ve 26.05.2006 tarihli... TL. limitli artırım sözleşmelerinde davalının müşterek borçlu müteselsil kefil olarak yer aldığı, takibe konu 27.12.2007 tarihli... TL. Limitli genel kredi sözleşmesinde ise davalının kefil olarak imzasının bulunmadığı hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Dava ve takibe konu alacağın dayanağı olan genel kredi sözleşmesinin önceki sözleşmelerden bağımsız olduğu anılan sözleşmede ve gerekse ödeme planında imzası bulunmayan davalının kefil olarak takip konusu alacaktan sorumluluğundan bahsedilemez. Mahkemece bu yön gözetilmeden yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde karar tesisinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Görünürde bir imza taşıyan kredi sözleşmesine dayalı olarak icra takibi başlatan ve tüzel kişi olan davacının icra takibinde kötü niyetli olup olmadığı üzerinde yeterince durulmadan yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-