Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Kat maliklerinden her birinin aralarında başka bir anlaşma yoksa ortak giderlerden yönetim planında belirtilen şekilde, yönetim planında hüküm olmaması halinde 634 sayılı Yasanın 20. maddesinde belirtilen şekilde sorumlu olacağı, kat mülkiyetine tabi bağımsız bölümün maliklerince kullanılmıyor olmasının davalıların ortak giderlerden sorumlu tutulmamasını gerektirmeyeceği-
Dava, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, itirazın iptali yönünde karar verildikten sonra aynı miktar yönünden ayrıca tahsil hükmü kurulmasının doğru olmadığı-
Davalı bankanın ödeme yükümlülüğünün doğması için çek asıllarının davacı yanca bankaya ibrazı gerektiği- Takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler için belirlenen sorumluluk miktarı dahil kısmi ödeme yapılamayacağı- 3167 s. Yasa'nın değişik 6/4. maddesinde mevcut olmayan bir hüküm, 5941 sayılı Yasa'nın 8/4 maddesine konularak, kısmi ödeme yapılmayacağına ilişkin bu durumun muhatap bankanın sorumluluk tutarını ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağının düzenlendiği- Keşide ve takasa ibraz tarihleri itibariyle 5941 sayılı Kanun’un yürürlük dönemi içinde olduğu anlaşılan çekte, çek defterinin banka tarafından hangi Kanun döneminde müşterisine verildiği araştırıldıktan sonra, verilme tarihi dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
Davacının 2008 yılının Aralık ayında, yani hesap senesinin son ayında istifa etmesi nedeniyle çıkma payı alacağının 2009 yılı bilançosunun görüşüldüğü 04.04.2010 tarihinden bir ay sonra muaccel hale gelmesi sebebiyle temerrüt faizinin 05.05.2010 tarihinden itibaren başlatılması ve çıkma payı alacağından düşülecek genel giderlerin 2009 yılı bilançosuna göre belirlenmesi gerekirken, davacının çıkma payı alacağının, 2008 yılı bilançosuna göre belirlenen genel gider çıkarılarak hesaplanmış ve temerrüt faizinin de 2008 yılının bilançosunun görüşüldüğü tarihten bir ay sonra başlatılmış olması, ayrıca İİK 'nın 67. maddesi gereğince icra inkâr tazminatının asıl alacak üzerinden hesaplanması gerekirken toplam alacak üzerinden hesaplanmasının doğru olmadığı-
Kira alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemi-
KDV alacağının konusunu teşkil eden aylara yönelik kira alacağına ilişkin açılan davada verilecek hüküm doğrudan KDV alacağını etkiler nitelikte olup davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek nitelikte olduğundan, alacak davası sonucunun beklenmesi gerektiği-
Zamanaşımına uğramış bir bononun yazılı delil başlangıcı niteliğinde olacağı ve alacaklının temel ilişki konusunda tanık deliline başvurarak alacağını kanıtlayabileceği-
Davalının dayandığı kira sözleşmesinin kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle düzenlendiğinin ve muvazaalı olduğunun anlaşıldığı, uyuşmazlığın tarafların gerçek iradesine uygun olarak düzenlenen 05.11.2012 başlangıç tarihli ve aylık 8.000,00 TL bedelli kira sözleşmesi uyarınca çözümlenmesi gerekirken muvazaalı kira sözleşmesi esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesinin de doğru olmadığı, çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleneceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmamasının doğru olmayacağı-