Taraflar arasında kredi kartı üyelik sözleşmesi imzalandığı, davalının bireysel emeklilik müşterisi olduğu, ayrılma talep formuyla yaptığı başvuru sonrasında düzenlenen bireysel emeklilik hesap özetinden birikim tutarının ayrılması sonucu kesintilere uğradığı ve ödemenin yapıldığı, banka hesabında bulunan paranın tamamını nakit kesmek suretiyle kalan bakiyenin ise kredi kartına sanal çekim yapılarak borç olarak yansıtması neticesinde iş bu davaya konu borcun oluştuğunu-
Mahkemece bozma öncesi verilen hüküm davalı tarafça temyiz edilmemiş olmakla bozma kapsamı dışında kalan yönler kesinleştiğinden, karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması gerekirken kesinleşen yönler için yeniden karar tesisinin doğru olmadığı-
1086 sayılı HUMK’nm 76 ve 6100 sayılı HMK’nın 33.maddesine göre hakim Türk Kanunlarını (hukukunu) kendiliğinden uygulayacağı ve bu halde maddi vakıaları ileri sürüp ispatlamak taraflara, hukuki vasıflandırma hakime ait olduğundan kararlaştırılanın sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 s. BK’nun 158/II.maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza koşulu değil, aynı Kanunun 106/II.maddesinde öngörülen ve uygulamada kira kaybı-kira tazminatı diye de adlandırılan gecikme tazminatı olması nedeniyle, ihtirâzi kayıt ileri sürülmeden eser teslim alınsa dahi zamanaşımı süresinde gecikme tazminatı istenebilmesi gerekeceği-
6098 s. TBK'nın 88 ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağı-
Alacağın tahsiline ilişkin davada, faturanın, tek başına malın teslimine karine olmayacağından, ayrıca malın tesliminin de kanıtlanması gerekip; yazılı belge ile kanıtlanamayan teslim hususunun, karşı tarafın açık rızası olmadığı sürece tanık beyanlarıyla kanıtlanamayacağı-
Davalıların dava konusu 22/1/1997 düzenleme tarihli tarımsal krediler sözleşmesini kefil olarak imzalamış oldukları sabit olup, takip tarihinin 13.11.2008 olduğu, o halde uyuşmazlığa 5611 Sayılı Kanun’un 6215 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesiyle yapılan değişiklikten önceki 6’ncı maddesi hükmünün de uygulanması gerektiği gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı, icra takibine konu etmediği bir başka fatura ile alacaklı olduğunu ileri sürmüş bulunmasına göre takipte kötüniyetli olduğunun kabulü somut olay bakımından doğru görülmediğinden, davacı aleyhine haksız ve kötüniyetli takip tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun tahsil ettiği kira paraları ve mevduat hesabındaki miktarların mirasçılık belgesine göre ne kadarının alacaklıya miras payı olarak düştüğünü bilmeme imkanı olmadığı gibi, kendisi tarafından yapılan ve belgeleri de kendisinde bulunan vergi ve işçi alacaklarına dair likit ödemeler üzerinden basit bir hesapla ona ait miktarın belirlenmesi mümkün bulunduğundan ve tespit için gerekli tüm bilgi ve belgelere de sahip olduğundan borçlu aleyhine karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan İİK. mad. 67/2 uyarınca %20’den (yüzde yirmi) aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi gerektiği- Karşı dava dilekçesi, uzatılmış cevap süresi içinde mahkemeye sunulduğu, bu tarihte esasen harcının da karşı davacıdan alınması gerekli ise de mahkeme tarafından eksik bırakıldığına ve daha sonra mahkeme tarafından verilen süre içinde karşı dava harcı tamamlanmış olduğu, bu durumda karşı davacıya yüklenecek bir kusur da bulunmadığına göre karşı davanın süresi içinde açıldığının kabulü gerekeceği- Mahkemece asıl ve karşı dava ile ilgili tüm bilgi ve belgeler, deliller toplanarak, gerektiğinde itirazın iptaline konu ve mahsup edilecek miktarlar, karşı davada ivaz karşılığından karşı davalı payına düşecek miktar da dikkate alınacak şekilde konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak rapordan da faydalanılarak hüküm kurulması gerektiği-
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik kararı verilemeyeceği-
Davacı banka tarafından takipten önce davalıya gönderilen hesap kat ihtarının tebliğ edildiği ve davalının buna göre temerrüde düştüğü anlaşıldığından mahkemece temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmesi ve kat ihtarından sonra yapılan ödemeler dikkate alınarak icra takip tarihi itibarıyla asıl alacak ve işlemiş faiz alacağının ayrı ayrı tespiti gerekeceği-TBK'nın 88. ve 120. maddelerinin ticari işlerde uygulanamayacağı-