Davacı Büyükşehir Belediyesinin sorumlu olduğu hizmet sahası ve nüfus yoğunluğu dikkate alındığında, davalının süreli işlemlere tabi bir çok dosya ile ilgilendiği anlaşıldığında, bunun yanı sıra davaya konu kurum zararının ortaya çıktığı icra dosyalarının niteliği ve taraf sayısının çokluğu da dikkate alındığında belirlenen zarar miktarından olay tarihi itibariyle uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 43. ve 44. maddeleri (6098 sayılı TBK m.51, 52) gereğince uygun bir hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği, mahkemece bu yönün göz ardı edilmesinin bozmayı gerektirdiği-
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanun'unun 1. maddesinde; İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının İş Mahkemelerinde çözümleneceği düzenlendiğinden, uyuşmazlığa ilişkin davada ise, uyuşmazlığın tarafları arasında işçi ve işveren ilişkisi bulunmadığından, ayrıca, 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu'nun 20/son maddesinde açıkça; davacı kurum tarafından uygulanan idari para cezalarının genel esaslara göre tahsil edileceği düzenlendiğinden, davaya Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bakılması gerekeceği-
Mahkemece, davalı aleyhine hükmün 2 no'lu bendinde, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine hükmedildiği, davacı kooperatifin 25.12.2011 tarihli genel kurul toplantısında da gecikme faizi oranı aylık % 5 (yıllık % 60) olarak belirlenmişse de, söz konusu faiz oranının 6100 sayılı TBK'nın 120. maddesi uyarınca yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını (yıllık % 18 ) aşamayacağı-
İcra İflas Kanunu'nun 67. maddesine göre, takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliğ tarihinden itibaren 1 sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebileceği, davacı kuruma borçlunun itiraz dilekçesi tebliğ edilmediğinden 1 yıllık dava açma süresi geçmediğinden, mahkemece işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Davalı tarafa yemin teklifi halinde, yasanın aradığı şartlara uygun ara karar kurularak, şirketi temsile yetkili olan kişi veya kişiler adına ispatı gereken vakıanın neler olduğunu içerir meşruhatlı yemin davetiyesi çıkarılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yemin metninin davalı şirket vekiline tebliğ edilmesinin isabetli olmadığı-
Dava konusu kredi sözleşmesinin düzenlenmesi aşamasında bu sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imza atan kişilerin kimliklerini bilmek ve denetlemek sözleşmenin hakim tarafı olan davacı bankanın yükümlülüğünde olup, sözleşmede yer alan imzaların kime ait olduğunu bilebilecek durumda olduğundan, alacaklı bankanın sözkonusu genel kredi sözleşmesine dayanarak davalı aleyhinde icra takibine başlaması nedeniyle haksız olduğu kabul edilebilirse de, davalı borçlunun hakkında yapılan icra takibi sırasında açıkça imzaya itirazda bulunmayıp alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporunda davalı borçlunun ‘eli ürünü olup olmadığı’ yönünde bir tespite gidilemediği dikkate alındığından kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerektiği-
Dava dilekçesinde, ibranameyi veren şirket ile alacağı temlik alıp ihtiyati haciz kararı alan davalı şirket arasında organik bir bağ bulunduğundan, borcun ödenmesinden ve ibranameden haberdar olduğu ileri sürüldüğünden, ancak bu hususta mahkemece herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığından, bu incelemeler yapıldıktan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmadığından kararın bozulmasının gerekeceği-
Davalı bir kamu tüzel kişiliği olduğundan; kural olarak, işlem ve eylemlerinin kamusal nitelik taşıdığı-Davalının yasa ile kendisine verilmiş bulunan görevi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi hizmet kusuru niteliğinde olduğundan, İdare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekeceğinden, görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden (re’sen) dikkate alınacağından, mahkemece, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
İcra takip dosyasında davalıların, takibe dayanak proje sözleşmesinin ödeme emrine ekli olmadığı, neye dayanılarak takip yapıldığının anlaşılamadığı ve sözleşmeye taraf olmadıklarını beyan ederek takibe itirazları, açıkça borcu inkar olmayıp takip sırasında da borç ödendiğinden, davalıların kötü niyetli olmadıkları dosya kapsamı ile sabit olduğundan, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı, belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/son maddesi gereğince kararın düzeltilerek onanması gerektiği-
Mahkemece, 13/05/2010 tarih, 41/16-129/16 sayılı İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Kontrolörlüğünce düzenlenen kamu zarar tespit raporunun idari yargıca geçersiz sayılmadıkça hukuk düzeni içinde varlığını koruyacağı, adli yargının, kamu zararı raporuna müdahale edemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava konusu icra takibindeki borcun kaynağı olarak gösterilen kamu zarar tespit raporu dava açılan mahkemeyi bağlayıcı bir belge olmadığından tarafların iddia ve savunması doğrultusunda gösterilecek deliller toplanarak, gerekirse zararın miktarı ve sorumlu olanların tespiti bakımından bilirkişi heyetinden rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-