Dava ve takip konusu alacak, davacının yasa gereği kestiği idari para cezasının süresinde ödenmemesinden kaynaklandığı, idari para cezası davalıya tebliğ edilip, davalı tarafından bu cezaya itiraz edilmemiş olmakla kesinleştiğinden, alacak miktarı ve ödeme zamanı belli olduğundan; bu durumda likit bir alacak söz konusu olduğundan, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerekeceği-
Elektriği kaçak kullananların kurul kararı gereğince, kaçak bedelini cezalı bedel üzerinden ödedikleri, bu durumda; elektriği kaçak olarak kullanmayan abonelerin ödemediği bedelleri, daha yüksek (cezalı) tarife üzerinden ödeyen kaçak kullanıcılardan tahsil etmenin; hak ve nesafet, eşitlik ve genel hukuk ilkeleri ile bağdaşmayacağı, söz konusu bedellerin, elektriği kaçak kullananlardan alınmamasının, kaçak kullanımı teşvik veya kaçak elektrik kullananları koruma gibi de algılanamayacağı, zira, kaçak kullananların, zaten, daha yüksek tarife üzerinden elektrik tüketim bedeli ödedikleri-
Kamu alacağının genel haciz yolu ile takip edilemeyeceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmadığından, bu konuda seçimlik hakkı bulunan davacının, genel hükümler uyarınca takip ve dava yoluna başvurabileceği-Alacaklı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasa uyarınca tahsil yoluna başvurabileceği gibi genel haciz yolu ile takip yoluna da başvurabileceği, ayrıca Sulama Birlikleri Kanunu’nun 13/2. maddesine göre, birliklerin İcra İflas Kanunu hükümlerine göre alacaklarının tahsili yoluna başvurabilecekleri-
Zamanaşımı def’i, bir hakkın ileri sürülebilmesine engel olgulardan olduğundan, öncelikle ve hadise hükümleri uyarınca çözümlenmesi gerektiğinden, mahkemece davalının zamanaşımı def’iye ilişkin istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesinin gerekeceği-
Kira sözleşmesinde sözleşmeden doğan damga vergisinin kiracı tarafından ödeneceği kararlaştırılmış, davalının damga vergisine yönelik olarak yaptığı itirazın haksız olduğu anlaşılmış olup, istenen kira bedeli belli ve muayyen olup alacak miktarı belirlenebilir nitelikte bulunduğundan asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
2004 sayılı İİK'nın 67. maddesi uyarınca davacı lehine sadece asıl alacak üzerinden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekirken, hüküm altına alınan asıl alacak ve işlemiş faizin toplamı üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davanın, ödenmeyen aidat borçları ile ilgili takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, mahkemece her ne kadar davanın kısmen kabulü ile takipte talep olunan 12.768,00 TL asıl alacak ve 7.521,61 TL işlemiş faiz toplamı 20.289,61 TL üzerinden takibin devamına karara verilmiş ise de, faize faiz işletilmesi 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 121/son maddesine aykırılık teşkil ettiği gibi, 6098 sayılı TBK'nın 120. ve bu yasa hükmünün görülmekte olan davalarda da uygulanacağını emreden 6101 sayılı Uygulanan Kanunu'nun 7. maddesi hükmüne göre genel kurulda kabul edilen faiz oranının yasal faizin %100'ünden fazla olamayacağından, asıl alacağa işletilecek faizin de takip tarihinden itibaren yasal faiz olmasının gerekeceği-
HMK’nın 114/1-g ve 115/2. maddelerine göre, davacıya gider avansı için süre verilmeksizin, masraf olmadığından bahisle tebligat yapılmadan davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği, kararın bu nedenle bozulması gerekeceği-