Mahkemece, 13/05/2010 tarih, 41/16-129/16 sayılı İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Kontrolörlüğünce düzenlenen kamu zarar tespit raporunun idari yargıca geçersiz sayılmadıkça hukuk düzeni içinde varlığını koruyacağı, adli yargının, kamu zararı raporuna müdahale edemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava konusu icra takibindeki borcun kaynağı olarak gösterilen kamu zarar tespit raporu dava açılan mahkemeyi bağlayıcı bir belge olmadığından tarafların iddia ve savunması doğrultusunda gösterilecek deliller toplanarak, gerekirse zararın miktarı ve sorumlu olanların tespiti bakımından bilirkişi heyetinden rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirdiğinden ve tazminat tutarı belirgin (likid) olmadığından, uygulama yeri bulunmayan İcra ve İflas Kanunu'nun 67/2. maddesi gereğince davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına yasal olanak bulunmadığından, yerel mahkemece, davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulmasının gerekeceği-
İdari para cezasının bir kısmının takibe konu yapılması gerektiği, sulh ceza mahkemesinin kararı ile belirlenmiş olduğundan ve davalının da itiraz etmekte haklı olduğu kısmen kabul kararı ile anlaşıldığından, davacı taraf lehine icra inkar tazminatına, davalı lehine de haksız takip tazminatına hükmedilmiş olması doğru görülmediğinden, kararın bu yönden bozulması gerektiği-Davalı kendini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-Sulh ceza mahkemesi kararının davalıya tebliğ edildiği tarih, miktarın kesinleştiği tarih olduğundan, bu tarihten, davalı tarafından davacıya yapılan ödeme tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak faiz yönünden takibin devamına karar verilmesi gerekeceği-
İtirazın iptali davası sırasında, icra takibinin temelini oluşturan ve aslı da idari olan maaş alacağının varlığının ve kapsamının, hukuk mahkemesi tarafından çözümlenemeyeceği-İdari yargı yerinde "itirazın iptali" biçiminde bir dava yolu düzenlenmediğinden, adli yargı yerinde yargı yolu bakımından görevsizlik kararı da verilemeyeceğinden, bu durumda, maaş alacağına ve huzur hakkı alacağına ilişkin istem idari yargı yerinde dava konusu edilip oradan bu konuda bir karar alınmadan icra takibi yapılması ve icra takibine itiraz üzerine adli yargı yerinden itirazın iptalinin istenmesine yasal olanak bulunmadığı-
Her üye, üye olurken, üyeliğinin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar devam edeceğini bilmekte olup, aidat ödemelerini ihracın kesinleşmesine ya da noterden gönderdiği istifanın tebliğine kadar yapması ve kooperatifin hesabına aktarması tüm ortakların yararına olup, bunun eşitlik ilkesinin de bir gereği olduğu-
İcra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılmasının gerekeceği, dolayısıyla, takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödeme yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığı-
Kayıt kabul davaları, alacağın iflas masasına kaydı istemine ilişkin olup, belirli bir miktarın ödenmesine yönelik bulunmadığından, bu davalarda harç ve vekalet ücretinin maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
İİK'nın 156/4. maddesi uyarınca borçluya iflas ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde iflas davası açılması gerekmekte ise de, alacaklının yeni bir iflas takibi başlatarak yeni bir iflas ödeme göndermesinin ve bunun üzerine iflas davası açmasının mümkün olduğu, buna göre mahkemenin, 1 yıl geçtikten sonra aynı konuda yeni bir takip yapılamayacağı gerekçesinde isabet bulunmadığı-
Hukuk mahkemesinde görülmekte olan dava ile ceza mahkemesinde görülmekte olan dava arasında bağlantı olup, her ne kadar bu gibi durumlarda bir zorunluluk yoksa da somut olayın niteliği itibariyle ceza mahkemesi kararının sonucunun eldeki davaya etkisi olacağından, mahkemece ceza mahkemesi dosyasının bekletici mesele yapılmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirdiği-
Muhasebe ücretinin tahsili için girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada, davacının serbest muhasebeci sıfatıyla, davalı şirketin muhasebe kayıtlarını tuttuğu, serbest muhasebecilik faaliyetinin hukuki nitelikçe bir “vekalet sözleşmesi” olup, vekâlet sözleşmesinden doğan alacakların beş (5) yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu- Serbest mali müşavir ve muhasebeci faaliyetlerinin -meslek faaliyetlerini yetkili makamdan aldıkları ruhsata dayanarak ve meslekleri gereği yaptıklarından- TBK. mad. 503 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-