Temlik alan tarafından açılan ve davacı tarafından sürdürülen alacak davası sıfat yokluğundan reddedildiğinden ve red gerekçesine göre eldeki itirazın iptâli davasına konu olan icra takibi, BK'nın 137. maddesinde öngörülen 60 günlük ek süre içinde yapılmış bulunduğundan, mahkemece davalının zamanaşımı def'inin reddedilerek işin esası incelenmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında, kesinleşmiş bir takibin varlığının da gerekli olduğu- Dava dayanığı takip dosyası ile ilgili olarak, borçlunun yaptığı itirazı nedeni ile takibin durduğu ve itirazın iptali davasının açıldığı, bu durumda, yapılacak iş, anılan davanın sonucunun bekletici mesele yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Y.in kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hâle geleceği-
Alacaklı yararına İİK. mad. 89/4 uyarınca tazminata hükmedilebilmesi için; borçlunun haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliği tarihi itibariyle üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, muaccel bir alacağının bulunması zorunlu olduğu- Alacağa hükmeden itirazın iptali ilam 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarih itibariyle henüz kesinleşmediğinden maddi anlamda istenebilir bir alacağın bulunmadığı-
Dava değerinin 6502 sayılı yasanın 68. maddesi gereğince Tüketici Hakem Heyetine başvuruda bulunulmasını zorunlu kılan miktarda olduğu ve bu miktar için icra takibi yapılmasının veya mahkemeye dava açılmasının yasa gereği mümkün olmadığı- 28.05.2014 tarihinden önce delil mahiyetinde olan ve bu tarihten sonra da tüketici hakem heyetinin görevine giren uyuşmazlıklar için 28.05.2014 tarihinden sonra da aynı alacakla ilgili olarak tüketici hakem heyetine yeniden başvuruda bulunulması gerektiği-
Mirası reddeden mirasçılar yönünden mirasın, kendileri sağ değilmiş gibi hak sahiplerine geçeceği nazara alınarak, mirasın reddine ilişkin kararların kesinleşip kesinleşmediği üzerinde durulması, eğer kesinleşmiş ise mirası reddedenlerin kanuni mirasçılarının tespiti ile onların da davaya dahil edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği–
Vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bu sözleşme ya da teamül haline gelmiş fiili bir uygulamanın mevcudiyetinin kanıtlanması gerekeceği-
Kanalizasyon hizmetinden yararlanmayan kişi ve kurumlardan atıksu bedeli alınamayacağı- Atık su kulanım bedelinden, fiili kullanım yapan gerçek ve tüzel kişiler kullanım süre ve miktarı ile sorumlu olduğu- Mahkemece; konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyeti ile mahallinde keşif yapılarak, davalı şirketin tesisinde kullandığı suyu, tankerler ile alıp su ihtiyacını bu şekilde karşıladığının anlaşılması karşısında, kullandığı bu suyu ne şekilde deşarj ettiği, davacının davalının işletmesinin bulunduğu bu bölgede, kanalizasyon tesisinin bulunup bulunmadığı, sonuç olarak davalı kullandığı suyu deşarj ederken, davacının sunduğu hizmetten faydalanıp faydalanmadığının kesin olarak belirlenmesinden sonra, davacının davalıya bu konuda bir hizmet sunmadığının anlaşılması karşısında, davacının talep edebilceği bir alacağının da bulunmadığı; davalının davacının deşarj hizmetinden faydalandığının anlaşılması durumunda ise, davacının tahakkuk ettirdiği bedelden davalının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi, davalının sorumlu olduğunun tespiti halinde, davalı tarafından tüketilen normal ve kaçak atık su miktarı belirlenerek, davalının ödenmesi gereken atık su bedelinin ayrıca sözleşme ve yönetmelik hükümlerine göre hesaplanması gerektiği- Kaçak atık su bedelinin hesaplama aşamaları ve hesap şekli açıklanmadan hazırlanan rapor doğrultusunda hüküm tesisi edilemeyeceği-
Davalının sözleşme yapmaksızın hizmetten yararlanmış bulunması sonucunda, taraflar arasındaki dürüstlük ilkesine uygun olarak “sözleşme benzeri” bir borç ilişkisinin kurulduğunun kabul edilmesi ve davacı idarenin bu gibi durumlarda belirlediği kurallara uygun bedelin davalı tarafından ödenmesi, bu sonuç için sunulan edimden davalının sadece yararlanmış olmasının gerekli ve yeterli görülmesi gerektiği ve buna göre, zamanaşımı süresinin TBK. mad. 146 gereğince 10 yıllık süreye bağlı olduğu-
İtirazın iptali davalarında, davanın konusuz kalması halinde dahi konusuz kalan kesim yönünden davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu gözetilerek icra inkar tazminatı talebinin değerlendirilmesi gerektiği-