Zamanaşımını kesen işlemlerin doktrinde "uyuşmazlığı bir adım ileriye götüren işlemler" olarak tanımlandığı- İİK. mad. 67. ve 68 uyarıca davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık sürelerin hak düşürücü nitelikte olduğu ve itirazın tebliği tarihinden itibaren başladığı, ancak bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılabileceği- İtirazın iptali davası, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliğinin olmadığı- Zamanaşımını kesen borçlunun itiraz tarihinden itibaren itirazın iptali davasının açıldığı tarihe kadar 1 yılı aşkın süre dolduğundan ve arada zamanaşımını kesen başkaca bir takip işlemi de yapılmadığından, dava konusu alacağın, CMR’nin 32, BK’nun 133, 132 ve 136. maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğramış olduğu-
Davalıdan alacaklı olduğunu, davalının borcuna karşılık verdiği 20.06.2000 tanzim, 20.07.2000 vade tarihli, 4800 DM bedelli senedin vadesinde ödenmediğini, alacağın tahsili için giriştiği icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve % 40’dan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline-
Defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamayacağı ve usulüne uygun tutulsun ya da tutulmasın ticari defterlerin içeriği sahibi aleyhine delil sayılacağından davacı defterlerinde yazılı miktardaki ödeme kaydı, davalı lehine davacı aleyhine delil oluşturacağı- Ödeme düşüldükten sonra kalan asıl alacak üzerinden itirazın iptâline karar verilmesi gerekeceği-
6502 s. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 68. maddesinde belirlenen miktarın altında kalan uyuşmazlıklar için, dava açılmadan önce tüketici hakem heyetine müracaat edilmesinin zorunlu olduğu ve bu zorunluluğun gerek tüketici gerekse satıcı-sağlayıcı açısından getirilmiş olduğu-
İİK.nun 67/2 maddesi hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağın likit ve belli olması, yani borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerektiği, böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olmasının yeterli olduğu-Protokol başlıklı sözleşme gereği verilen hukuki danışmanlık hizmetine dayalı takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacı yararına icra-inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Davalının kullanmış olduğu kredinin üç taksidini ödememesi üzerine noter ihtarnaması keşide edilerek hesabının kat edildiğini ve davalı hakkında icra takibi başlatıldığını ileri sürerek itirazın iptaline ve inkar tazminatına-
Davacı vekili, "müvekkili ile davalının dava dışı limited şirketinin ortakları olduğunu; müvekkilinin şirket müdürü seçilmesinden sonra şirketin tüm kamu borç ve harç giderlerinin müvekkili tarafından karşılandığını; giderlerin şirket ortaklarının hisselerine göre dağıtıldığını; davalının hissesine düşen miktarı ödememesi nedeniyle aleyhine icra takibi başlatıldığını ancak, davalının haksız itirazı ile takibi durdurduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine asıl alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini" talep ve dava ettiği görülmekle mahkemece, "davanın kısmen kabul"üne dair verilen kararın onanmasının isabetli olduğu-