Mahkemece "davacının yaptığı ödemenin ...in taahhüdü için yapıldığı ve ... hakkındaki icra ceza mahkemesince verilen tazyik hapsinin vazgeçme nedeni ile düştüğü, davacının iddiasını ispatlayamadığı" gerekçesi ile itirazın iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Hükme dayanak yapılan prokol, ibraname ve borcun nakli sözleşmesi davacı ile kefiller arasında imzalanmış olup, sadece sözleşmenin tarafları hakkında hüküm ve sonuç doğuracağı- Kredi borcunu ödeyen davacı kefilin asıl borçlu firmaya rücu hakkı bulunduğu, kefiller ile davacı arasında yapılan borcun nakli ve kefillerin ibrasına yönelik sözleşmenin taraf olmayan firma yönünden sonuç doğurmayacağı ve bu firma ile davacı arasında yapılan borcun taksitlendirilmesine yönelik protokol üzerinde durularak tüm deliller birlikte toplandıktan sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
5219 s. K. ile yapılan değişiklik sonucu HUMK. 427'de öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanunun 19 uncu maddesiyle HUMK’a eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2015 yılı için 2.080 TL olup davalı hakkında yapılan takibin miktarı ve itirazın iptali davasındaki dava değeri 845 TL olması nedeniyle bu davalı hakkındaki karar kesin nitelikte olduğu-
Takibe konu edilen alacağın, nitelik itibariyle bölünebilir olmasına rağmen, itiraz edilen miktarın, davacılar açısından "belirli" olduğu ve kısmi davaya konu edilemeyeceği- Kısmi davaya konu edilemeyecek bir alacağın ıslah yoluyla artırılmasının mümkün olmadığı-
Davacı banka tarafından davalıya kredi kullandırılmış ve buna bağlı olarak ödeme yapılmış ise sözleşmedeki imza kendisine ait olmasa bile davalının kullandığı kredi nedeniyle oluşan borçtan dolayı sorumlu olacağı ve bu durumda banka kayıtları üzerinde araştırma yapılarak kredinin davalı borçluya kullandırılıp kullandırılmadığının belirlenmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde davalının araç işleteni sıfatıyla zarardan sorumlu olduğu ifade edilmişse de, davacının davalıya rücusunun temelini aralarındaki ZMSS poliçesi oluşturmakta olduğu ve bu durumda davacının rücu hakkı bulunup bulunmadığı ve varsa rücu edebileceği miktarın belirlenmesi bakımından, 2918 sayılı Kanun'un 95/2 maddesi ile ZMSS Genel Şartları ve taraflar arasındaki ZMSS poliçesine göre değerlendirme yapılmasının gerekeceği, davacının taraflar arasındaki ZMSS poliçesi gereği davalıdan rücuen tahsil isteminde bulunduğu, davalının sigorta sözleşmesinin tarafı (akidi) olduğu, davalının maliki olduğu aracın işleteni olma sıfatının devam edip etmediğinin bu davada önem arz etmeyeceği gözetilmek suretiyle; işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-