Kısıtlı borçlunun vasisi yerine kısıtlı hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olduğundan, HMK 124/3-4 uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltebileceği- Kısıtlı borçlunun vasisinin ek takip talebiyle takipte gösterilmesi ve buna uygun olarak düzenlenen ödeme emrinin vasiye tebliği gerektiği-
İcra takibinin başlatılmasından yaklaşık 1 saat sonra, alacaklının banka hesabına borcun ödenmesi halinde alacaklının veya vekilinin haberdar edildiği ispat edilemezse, alacaklının her an banka hesabını kontrol etmesi mümkün olmadığından, alacaklının takipte haklı kabul edileceği ve borçlunun vekalet ücreti ile takip masraflarından sorumlu olacağı- Aksi yöndeki yerel mahkeme kararının kanun yararına bozulması gerektiği-
Mal taşıma akdinein gereği gibi yerine getirilmemesinden kaynaklanan istemler bakımından 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olduğu ve zamanaşımı süresinin malların teslim edildiği veya telim edilmeleri gereken tarihten itibaren işleyecek olduğu-
Çek ödeme aracı olup mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabul edilmesi gerekeceği, bunun aksini iddia edenin, örneğin çeklerin sipariş edilen mallara karşılık avans amacıyla verildiğini savunan kişinin iddiasının yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği-
Yabancı para cinsinden olan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin davada itirazın haksızlığına karar verilmiş olması nedeniyle İİK'nin 67/II uyarınca hükmedilecek icra inkar tazminatının, takip konusu yabancı paranın Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının takip tarihindeki döviz kurlarına göre belirlenecek Türk Lirası karşılığı tespit edilip bu miktar üzerinden hüküm altına alınması gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde yabancı para cinsinden talep edilen asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırılık teşkil edeceği-
Ölü kişi hakkında yapılan icra takibinin zamanaşımı süresinin işlemesini kesmeyeceği- Murisin davacı banka ile 1998 yılında imzaladığı sözleşmenin vade tarihi olan 30.09.1999'da murisin borcunun muaccel hâle geldiği, 25.09.2003 yılında vefat eden murisin borcunun, on yıllık sürenin dolduğu 30.09.2009 tarihinde zamanaşımına uğramış olduğu ve 05.02.2009 tarihinde muris hakkında yapılan icra takibinin, ölü hakkında icra takibi yapılması dolayısıyla zamanaşımını kesmeyeceği- Mirasçılar hakkında usulüne uygun olarak ilk defa 12.02.2014 tarihinde takip talebinde bulunulduğundan, on yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu-
Araçların bakım ve onarımından kaynaklanan alacağa dayalı itirazın iptali davasında, tanığın araç teslim formundaki imzasını kabul etmemesi nedeni ile de davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Davalı davacının aracı tamir etmediğini savunmamakta olup mahkemece araç teslim formlarının asıllarının temin edilip, tanık olarak dinlenilen davalı çalışanının tatbik imzaları da alınarak imza incelemesi yaptırılması, imzanın tanığa ait çıkması halinde işin yapılıp teslim edildiği kanıtlanacağından konusunda uzman teknik bilirkişiden rapor alınarak işlerin yapıldığı tarihteki piyasa fiyatının, piyasa fiyatı içerisinde yüklenici kârı ve KDV de olduğundan bu kalemler ayrıca eklenmeksizin tespit ettirilerek sonucuna göre hüküm kurulması, imzanın tanığa ait çıkmaması halinde ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İcra takibinden ve borca itirazdan sonra ancak itirazın iptali davası açılmasından önce haricen asıl alacak tutarının davacı-alacaklıya ödenmesi durumunda, alacağın takip tarihinden davalının ödeme yaptığı tarihe kadar işlemiş olan faiz ve masrafları ile hesaplanıp, davalının icra takibinden sonra ancak davadan önce yapmış olduğu kısmi ödemelerin TBK. 100 uyarınca öncelikle takibe konu alacağın faiz ve fer'ilerine mahsup edilmesi suretiyle dava tarihi itibari ile bakiye borç miktarının, diğer bir deyişle davacının ne miktar bakımından dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun tartışılması ve icra inkar tazminatı ve vekalet ücreti bakımından ise alacağın tümü üzerinden değil, itirazın iptali davasında kabul edilecek miktar üzerinden hesaplama yapılması gerektiği-
İstinaf talebinin miktar itibariyle kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı- İİK’nın 67/2 ile 67/5. maddeleri uyarıca, icra inkâr tazminatının alt sınırı yüzde yirmi olarak gösterilmiş ancak üst sınır konulmadığından ve tazminat oranı hâkimin takdirine bırakıldığından, takip talebinde belirtilen ve itirazın iptali davasına konu edilen asıl alacağa göre istinaf kesinlik sınırın belirleneceği-
Davacının 07.09.2009-18.07.2011 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığından bahisle 05.07.2012 tarihinden öncesine ilişkin olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.05.2012 tarihli ve 2012/11821 E., 2012/17360 K. ve Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 03.11.2011 tarihli ve 2011/1609 E., 2011/3808 K. sayılı kararları da göz önüne alınarak dosyadaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilmek suretiyle davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği- Özel Dairenin davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine ilişkin bozma kararının somut olaya uygun olmadığı ve açık şekilde maddi hataya dayandığı-