Taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı borç yükleyen sözleşme olmasına ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 124 üncü maddesindeki süre verilmesini gerektirmeyen durumlardan hiç birinin bulunmamasına göre davacının davalıya edimini yerine getirmesi için süre vermeden borcun ifasını istemesi mümkün olmayıp davacı tarafından yemin delinin hatırlatılmaması istinaf sebebi de yapılmadığından mahkemece davalıya edimini yerine getirmesi için süre verdiğini ispat edemeyen davacının davasının reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla doğru ise de sözleşmenin geçersizliği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, zira hisse devri söz konusu olan şirketin türü ve mahiyeti belirlenmediğinden, sözleşmede noter tasdikinin bulunmasının geçerlilik şartı olarak kabulünün mümkün bulunmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 864 üncü maddesinde yer alan "rehnin tapu kütüğüne tescil edilmesinden sonra, teminatını sağladığı alacak için zamanaşımı işlemez" şeklindeki açık düzenleme karşısında davalıların zamanaşımına ilişkin istinaf isteminin yerinde görülmediği, dava konusu ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte asıl borçlu ile birlikte ipotek borçluları arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğundan, ipotek borçlusu olan davalılara takip yöneltilmesi yerinde olup davalılar vekilinin husumete ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı, dosyada mevcut ipotek resmi senet örneğine göre ipotek üst sınır ipoteği niteliğinde olup dava dışı asıl borçlunun finansal kiralama sözleşmelerine konu doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı amacı ile verildiği, 28.02.2000 tarihli protokolde A.Holding A.Ş.'nin kefaleti altında borçlu T.Tetik .. A.Ş.'nin bakiye borcu ödemesinin kararlaştırılmasının davalıların ipoteğe dayalı sorumluluğunu kaldırmayacağı, 05.06.2000 tarihli tadil sözleşmesinin 1 inci maddesinde açıkça belirtildiği üzere tadil sözleşmesi ile sadece ödeme planında değişiklik yapıldığı, feshedilen sözleşmenin yeniden yürürlüğe koyulduğu, bu durumda tadil sözleşmesinin de davalıların sorumluluğunu ortadan kaldırdığından söz edilemeyeceği-
Türk lirası üzerinden kurulmuş bir sözleşmeyle borçlanılan edimin yabancı para birimi üzerinden ifa edildiği ve bu ödemenin iadesinin (takip tarihindeki Türk lirası karşılığı da gösterilmek suretiyle) yabancı para birimi üzerinden başlatılan icra takibiyle istendiği olayda, iade borcu Türk lirası cinsinden kurulmuş bir sözleşmeyle doğmuş olmasına rağmen, yabancı para birimi üzerinden başlatılan icra takibinin takip tarihindeki kur karşılığını Türk lirası cinsi üzerinden göstermesi ile geçerli bir icra takibi yapıldığının kabulü gerektiği- "Sözleşmenin Türk lirası üzerinden kurulduğu gözetildiğinde davalının yabacı para borcunun söz konusu olmadığı ve takiple sıkı sıkıya bağlı itirazın iptali davasında, taraflar arasındaki borç ilişkisine uygun, geçerli bir takip talebinin varlığından bahsedilemeyeceği" şeklindeki görüşün -Hukuk Genel Kurulunun incelemesi dışında kalması gerekçesiyle- Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı-karşı davalı ..............'nin taşıma komisyoncusu/ taşıyan konumunda olduğu, davalı-karşı davacıya ait çelik borunun Kore- Gemlik denizyolu ile taşıması işinin emtianın ağırlığına göre değişecek navlun bedeli üzerinden ......... Lojistik Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından üstlenildiği, tarafların başta 295.789,00 USD taşıma ücreti konusunda anlaştıkları, taşımanın zamanında tamamlanmaması üzerine mutabakat protokolü başlıklı protokolün imzalandığı, protokol ile taşıma ücretinin azaltılıp 235.789,00 USD şeklinde değiştirilmesini kabul ettikleri, protokolün imzalanması aşamasında taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam edeceği yönünde davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalıyı hile ile yanılttığı iddiasının dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığı, itirazın iptali davasına ve icra takibine konu alacağın faturaya dayalı ve likit olduğundan davalı- karşı davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin reddine karar verilmesinin yerinde görülmediği -
Kanun Hükmünde Kararnamelerde kapatılan şirketlerin borçlarına müteselsil kefalet verenlerin kefaletinin sona ereceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 37 nci maddesi de "TMSF'nin kayyım olarak atandığı şirketlerde şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir." denildiğinden bu hükmün kefalete bir etkisinin bulunmadığı, 27.01.2014 tarihli genel kredi sözleşmesine davalının geçerli bir kefaleti bulunduğu, 670 sayılı KHK'nın 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki düzenlemenin müteselsil kefilleri kapsamadığı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 45 inci maddesi asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup müteselsil kefiller hakkında uygulanmadığı gözetildiğinde davalı vekilinin, alacaklı bankanın müteselsil kefil davalıya başvuramayacağı yolundaki istinaf sebebinin yerinde görülmediği, davalının kredi sözleşmesinde kullandırılan ve kullandırılacak olan kredilere kefil olduğu, çek kanuni karşılık tutarının deposunun talebi için açık bir sözleşme hükmüne ihtiyaç duyulduğu, davacı bankanın sorumluluk tutarını davalıdan talep edebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı-
Mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davacı tarafça itirazın iptali davası alacak davası olarak tam ıslah edildiğinden ve ıslah, dava dilekçesinin baştan itibaren düzeltilmesine yönelik bir taraf usul işlemi olduğundan bu niteliği itibarıyla ilk davanın devamı olup yeni bir dava olmadığından hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin usul ve kanuna uygun olduğu, davalının usulüne uygun takas mahsup defi bulunmadığı gibi harcı yatırılarak açılmış bir karşı davanın da bulunmadığı nazara alındığında, var ise davalı zararının işbu davada davacı alacağından tenkis edilmesinin mümkün olmadığı-
Alacağın masaya kabulü sonucunda davanın konusu kalmadığı, müflis bankanın faturadan kaynaklanan borcunu ödemeyerek bu davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinden ve maktu vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı- İflas kararı verilmesiyle birlikte Fon'un talebi üzerine icra hukuk mahkemesince atanan iflas idare memurları, müflis bankanın yasal temsilcisi konumunda olup dava açılmasında kusurlarının bulunup bulunmamasının eldeki dava bakımından bir önem arzetmediği- 5411 sayılı Kanun'un 140 ıncı maddesi uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların her türlü harçtan muaf olduğu, davalı müflis bankanın harçtan muaf olduğu gözden kaçırılarak yargılama giderleri içerisinde maktu harçtan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı gibi davacıya iadesine karar verilen fazla harcın yeniden yargılama giderlerine dahil edilerek mükerrerliğe yol açacak şekilde davalıdan alınarak davacıya verilmesinin doğru olmadığı-
Takibe konu faturalardan ........... ve ........... numaralı faturaların davalı tarafın ve davacı tarafın ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olmadığı, bu haliyle davacı tarafın söz konusu iki faturaya ilişkin olarak fatura konusu hizmeti sunduğunu ispatlayamadığı, bu nedenle bahse konu iki fatura yönünden alacak talebinin yerinde olmadığı, davalı tarafın bu iki faturaya yönelik itirazının haklı olduğu-
Bilirkişi raporuna göre uyumsuzluğun, davacı ticari defterlerinde yer alan fakat davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 5.400,00 USD bedelli ve davalı adına ........'e yapılan ödeme dekontu ile davacı defterlerinde kayıtlı olmayan; ancak davalı defterlerinde kayıtlı olan 10.11.2014 tarih, ......... ve ....... nolu davalı faturalarından kaynaklandığı, davacı, davalı adına dava dışı ............'e yaptığı 5.400,00 dolarlık ödemeyi açık hesapta davalı borcuna kaydetmiş ise de bu ödemenin davalıya yapıldığını, ödeme yapılan ...........'in davalı adına ödeme almaya yetkili olduğunu ispatlayamadığı, davalının defter kayıtlarında yer alan ve davacının defterlerinde kayıtlı olmayan, davacı tarafça ihtarname ile kabul edilmeyerek iade edilen .......... ve .......... nolu davalı faturaları içeriği malların sevk irsaliyesi ile davacının çalışanı olarak beyan edilen ...........'a teslim edildiğinin davalı tarafça dosyaya sunulan sevkiyat formları ile ispatlandığı, faturanın sonradan düzenlenmesinin somut olaya etkisinin bulunmadığı, davalının açık hesap ticari ilişkisinde takibe itiraz ettiği miktar kadar borcu olmadığını ispatladığı-
Resmi satış sözleşmesindeki beyanın aksini ispat yükünün davacıda olduğu, davalının ödemeye ilişkin delil ibraz etmesi ile ispat yükünü üzerine aldığının kabul edilemeyeceği, davacının resmi akit tablosundaki kabulünün aksini ispat eden bir delil sunulmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği-