"Şikayet tarihi itibariyle kesinleşmiş bir takip bulunmadığından, sanığın yasal unsurları oluşmayan suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği" şeklindeki bozmaya uyulmasına karar verilmesine rağmen, bozma ilamının gereği yerine getirilmeksizin sanık hakkında yeniden mahkumiyet hükmü kurulmasının hatalı olduğu-
“Ticari işletme yöneticisinin alacaklıları zarara sokmak kastı ile borcu ödememesi” suçuna (İİK. 333/a) ilişkin temel cezanın belirlenmesinde "adli para cezasına" da hükmedilmesi gerektiği, temel cezanın; 6 ay hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayininin hatalı olduğu- Ödenmeyen adli para cezasının infaz aşamasında hapis cezasına çevrilebileceğinin ihtarı ile yetinilmesi gerektiği, adli para cezasının ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrilmesine karar verilmesi suretiyle infazda yetkinin kısıtlanmasının hatalı olduğu-
Sanığın yetkilisi olduğu borçlu şirketin KDV beyannamesi verdiği göz önünde bulundurularak, bir yıllık şikayet süresinin geçmediği değerlendirilerek duruşmaya devamla hüküm kurulması gerektiği-
Ticareti terk suçunun aynı ticari işletme için bir kez işlenebilen bir suç olduğu, zira aynı ticari işletmeyi kanunda belirtilen yükümlülüklere riayet etmeksizin birden fazla terk etmenin mümkün olmadığı, burada mağdur sayısının fazlalığı temel cezanın tayini sırasında dikkate alındığında dahi aynı nev’iden fikri içtima hükümlerinin uygulanmasına olanak bulunmadığı-
Yerel mahkemenin sanıklar hakkında verilen beraat hükümleri onanarak kesinleştiği halde, yapılan yargılamayla, yeniden aynı doğrultuda karar verildiği anlaşılmış ise de, anılan sanıklar hakkında yapılan tüm işlemlerin hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilerek, dosyanın incelenmeksizin iadesi gerektiği- Diğer sanık hakkında kurulan hükme yönelik yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı anlaşıldığından, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun'da öngörülen suç tipine uyduğu-
Sanıklar hakkında rehnin paraya çevrilmesi suretiyle ilamsız takibe girişilmesi neticesinde araca ... tarihinde haciz işlemi uygulandığı, bu haliyle, atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı-
Önceki adresinde bulunamayan sanığın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi olup olmadığının araştırılarak MERNİS adresine Tebligat Kanunu'nun 21/2 maddesine göre tebliğ yapılması gerektiği, ancak MERNİS adresinin olmadığının tespiti halinde 35. maddeye göre eski adrese tebliğ işlemi yapılabileceği- Duruşma davetiyesinin sanığın yetkilisi olduğu anlaşılan borçlu şirketin ticaret sicilinde müseccel adresine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre usulsüz tebliği ile sanığın yokluğunda yargılama yapılarak savunma hakkının kısıtlanmasının hatalı olduğu- Sanığın yetkilisi olduğu borçlu şirketin müseccel adresinde yapılan zabıta araştırmasında, firmanın adreste bulundığu ve 2015 yılı içinde adresten ayrıldığı, Vergi Dairesi’nin müzekkere cevabına göre borçlu şirket hakkında re’sen terk işlemi uygulandığı buna rağmen şirketin ticaret sicilindeki kaydının faal göründüğü gözetilerek, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken, haciz işlemi uygulanmadığından bahisle beraat hükmü kurulmasının isabetsiz olduğu-
Borçlu şirketin yetkililerinin ticaret sicil memurluğundan sorulup, ismi bildirilenlerin şikayet dilekçesinde adı geçen sanıklarla aynı kişiler olması halinde nüfus müdürlüğünden de anılan kişilerin TC kimlik numaralarına ulaşılabileceği gibi, şikayetçi vekiline de sanıkların açık kimlik bilgilerini bildirmesi için süre verilmesi hususunun gözetilip yargılamaya devam edilerek sonucuna göre hukuki durumun takdiri yerine, tensip zaptıyla yazılı şekilde şikayet dilekçesinin reddine karar verilmesinin Kanun'a aykırı olduğu-
Kişinin çekin keşide ve ibraz tarihlerinde ceza infaz kurumunda bulunmuş olmasının tek başına çekin karşılığını bankada hazır bulundurma yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir sebep olarak değerlendirilemeyeceği- Konkordato kararının suç tarihinden sonra verildiği ve dava konusu çek ile ilgili "karşılıksızdır" işlemi yapılması nedeniyle suçun unsurlarının oluştuğu-
Konkordato talebinin, tedbir talebinin de kabulü ile borçlu şirketin nakit sıkışıklığı yaşaması nedeniyle geçici ödeme sıkıntısı yaşadığına ilişkin iddiaların kabul gördüğü anlaşıldığından, suç tarihinde çek bedelinin karşılıksız bırakılmasında atılı suç unsurlarının oluşmadığının kabulü gerektiği-