İcra ve İflas Kanunu’ndaki süreler hakkında HMK’nın 102 ila 104. maddelerinde düzenlenen adli tatile ilişkin hükümler uygulanamayacağı- İİK’nın 269/a maddesinde öngörülen ihtar müddetinin bitim tarihinin adli tatile denk gelmesi durumunda, ihtar müddeti adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılmayacağı, ödeme süresinin hesaplanmasında İİK’nın 19. madde hükmü uygulanacağı- Alacaklı vekili, İİK. 269/a uyarınca ödeme emri tebliğinden itibaren 30 günlük ödeme süresinin bitmesinden sonra ve ödeme süresinin bitimini takip eden 6 ay içinde tahliye talep etmiş olduğundan mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının Kaymakam onayı ile görevlendirilmesi ve ücretlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 89. maddesine uygun olarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan kararlar uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenen ücretler üzerinden ödendiği dikkate alındığında, taraflar arasında iş sözleşmesi bulunmadığı, aralarındaki ilişkinin statü hukukuna tabi olduğu-  Sosyal güvenlik yönünden Sosyal Güvenlik Kurumuna primlerinin yatırılmış olmasının da davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı anlamına gelmeyeceği- Taraflar arasındaki işçilik alacağına ilişkin uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görev alanına girmediği-
MTV alacağının yediemin ücretinden önce ödenip ödenmeyeceği hususu icra mahkemesinde şikâyet yolu ile çözülebilirse de; yediemin ücretinin tespitinde yedieminin kendi tarifesi yerine Adalet Bakanlığınca belirlenen ücret tarifesinin uygulanacağına ilişkin belirleme ve yediemine ödenecek ücretin ne kadar olacağının tespit edilmesinin genel mahkemelerde yapılacak yargılama ile çözülebileceği-
Davacı tarafından davalı aleyhine Uyuşmazlık Hakem Heyeti'nin kararıyla yapılan başvurunun kabulüne kesin olarak karar verildiği anlaşıldığından davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
İşyeri sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemi- Limited şirketlerin tüzel kişilik kazanmalarının ticaret siciline tescil edilmiş olmaları şartına bağlı olmadığı (TTK 588)- Davanın açıldığı tarih itibariyle dava ehliyeti bulunan davacı şirketin davanın devamı sırasında ve hükümden önce yapılan terkin ile dava ehliyeti ortadan kalkığından, taraf teşkiline ve dava şartlarına ilişkin bulunduğundan ve davanın her aşamasında re'sen nazara alınması gereken bir durum olduğundan, mahkemece, davacı şirketin davanın devamı sırasında terkin edilmekle dava ehliyetini kaybetmesi sebebiyle davacı şirketin ihya edilerek yeniden sicile kaydının sağlanması ve usulünce taraf teşkili sağlanarak, davaya devamla esas hakkında karar verilmesi gerektiği-
Konkordato talebi üzerine kesin yetki dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi durumunda, mahkemece, HMK. m.20'de belirtilen sürede talep olması halinde, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi ve konkordatoya yönelik alınan tedbir kararlarının re'sen kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği-
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 97. maddesi ile, zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiğinin düzenlendiği, bu başvurunun yapıldığı; ancak, eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin her halükarda tamamlanabileceği-
Özel Dairece davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle bozma kapsamı dışında kalan bu yönlerin kesinleştiği, usulî kazanılmış hakkın istisnalarının bulunmadığı, davalı sürücü aleyhine olan bozma nedenine ise mahkemece direnilmesi karşısında artık davalı şirketin kendisi yönünden kesinleşen bu kararı temyiz etmekte hukukî yararının bulunmadığı-
Tescil işleminin yaptırılmamış olması nedeniyle Ticaret Borsası YK Kararı ile belirlenen tescil ücreti ve gecikme cezasının davacı tarafça ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibi bakımından davacının davalı Borsaya açtığı menfi tespit davası (İİK 72)-  İdari işlemlerden dolayı zarara uğrayanların, idare aleyhine, idari yargı yerinde tam yargı davası veya idari işlemin iptali davası açabileceği (İYUK 2/I-b)- Davada “idari nitelikte bir karar ya da işleminin” iptali değil, davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti (İİK. 72) talep edildiğinden, uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı olduğu-  İdari yargıda İcra ve İflas Kanunu’na dayalı olarak açılan menfi tespit davasının görülemeyeceği-
Dava konusu taşıma sırasında gerçekleşen hırsızlık sonucu zayi olan yüke ilişkin olarak davalı araç sürücüsünün haksız fiil hükümleri çerçevesinde sorumluluğunun değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği- Özel Dairece davalı A.Ş. vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle bozma kapsamı dışında kalan bu yönlerin kesinleştiği, usulî kazanılmış hakkın istisnalarının bulunmadığı, davalı sürücü aleyhine olan bozma nedenine ise mahkemece direnilmesi karşısında artık davalı A.Ş.’nin kendisi yönünden kesinleşen bu kararı temyiz etmekte hukukî yararının bulunmadığı-