Dava tarihinden önce kapatılan vakfın yöneticilerinin görevleri kapatma ile sona erdiği, yani dava tarihi itibari ile vakıftaki görevleri sona ermiş olduğundan bu hususta mahkemeden davalıların görevden alınmalarını istemekte davacı yanın hukuki yararının mevcut olmadığı, ancak görevden alınma için ileri sürülen sebeplerin varlığının sabit olması durumunda Vakıflar Kanunu'nun 10/4.maddesi kapsamında yöneticilerin aynı veya başka bir vakfın yönetim ve denetim organında görev alamayacakları-
Başkası ile arasında soybağı bulunmayan davacının soybağının reddini ve babalığın tespitini istediği ve babalığın tespiti talebinin eldeki davadan tefrik edildiği anlaşıldığına göre; İlk Derece Mahkemesince soybağının reddi talebinin HMK'nin 114-h maddesi gereğince hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, tefrik edilen babalığın tespiti talebi hakkında yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Eldeki davada, dava tarihinden önce kapatılan vakfın yöneticilerinin görevleri kapatma ile sona erdiği, yani dava tarihi itibari ile vakıftaki görevleri sona ermiş olduğundan bu hususta mahkemeden davalıların görevden alınmalarını istemekte davacı yanın hukuki yararının mevcut olmadığı anlaşılmakla birlikte görevden alınma için ileri sürülen sebeplerin varlığının sabit olması durumunda Vakıflar Kanunu'nun 10/4. maddesi kapsamında yöneticilerin aynı veya başka bir vakfın yönetim ve denetim organında görev alamayacakları yönünde hüküm kurmaya engel olmadığının Kanun'un açık düzenlemesi gereği olduğu, buna göre, İlk Derece Mahkemesince; vakıf yöneticilerinin (davalıların) görevden alınması talebinin HMK'nin 114-h maddesi gereğince hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının dava dilekçesinde tespit talebinde bulunduğu, eda talebinin olmadığı, davacının "taşınmazla ilgili bir işlem yapması gerektiğinde ilgili idarelerce engel çıkarıldığına" yönelik iddiası da dikkate alındığında davacının işlem yapması gerektiğinde ilgili idarelere başvuru yaparak, yasal süreleri beklemesi, sonucuna göre eda davası açması gerektiğine, dosya kapsamı itibariyle davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğuna dair bilgi ve belge olmadığı anlaşıldığına göre, davanın davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kooperatif üyeliğinin devir ile sona erdiği iddiasına dayalı menfi tespit davası davacının hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan reddedilmişse de sunulan belge konusunda davalının isticvabı yoluna gidilip, gerektiğinde imza incelemesi yaptırılarak bu belgenin davaya etkisi, delil olarak sunulan adi yazılı taahhütnamenin içeriği diğer tüm delillerle birlikte tartışılıp değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerektiği-
Asıl ve birleşen davalarda alacak davası-
HMK’nın 94. maddesi ile HUMK’nın 163. maddesi uyarınca mahkemece kesin süreye ilişkin ara kararda; yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için ne miktar ücret yatırılacağının hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, özellikle tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukukî sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiğinin her türlü duraksamadan uzak olduğu- Mahkemenin 29.05.2013 tarihli duruşmasında verilen ara karar incelendiğinde; bilirkişi incelemesinin belirli bir şekilde hangi konuda yapılacağı anlaşılamadığı gibi tayin edilecek bilirkişilerin ve heyetin kaç kişiden teşekkül edeceği, hangi uzmanlık alanına sahip kişilerden oluşacağı ve her bir bilirkişiye ödenecek ücretin ne kadar olduğunun ayrı ayrı belirtilmediği- Zira çözümü; uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ile sınırları açıkça gösterilmeden bilirkişinin görevlendirilemeyeceği- Ayrıca ara kararda verilen süreye uyulmaması durumunda davacı tarafın bu istekten vazgeçmiş sayılacağının ihtar edilmesine karşın, mahkemece diğer deliller incelenmeden ispat edilemeyen davanın reddine karar verildiği- Dolayısıyla mahkemenin bilirkişi ücretinin süresi içerisinde yatırılmaması durumunda uygulanacak olan yaptırıma ilişkin ihtarının dahi isabetsiz olduğu- Eş söyleyişle, davacıya verilen kesin sürenin HMK’nın 94. maddesi ile yargısal uygulamada öngörülen şartları taşımadığından hukukî bir sonuç doğurmayacağı- O hâlde, Mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde HMK’nın 94. maddesinde belirtildiği gibi usulüne uygun olarak bilirkişi incelemesi amacıyla ara karar kurulup, müteakip işlemler de tamamlanmak suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olmayan kesin süreye sonuç bağlamak suretiyle davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Taraflar arasındaki sistem kullanım anlaşması uyarınca davalı tarafından düzenlenen ve davacı tarafça ödenen ceza faturalarının bedelinin tahsili istemi-
Aynı talebin, aynı nedene dayalı olarak aynı borçlu tarafından huzurdaki şikayette de tekrarlandığının ve bu haliyle anılan istem yönünden derdestliğin söz konusu olduğunun anlaşıldığı, o halde ilk derece mahkemesince, borçlunun sulh hukuk mahkemesi tedbir kararına aykırı olarak takip başlatıldığı isteminin HMK.'nun 114/1-ı ve 115. maddeleri uyarınca derdestlik nedeniyle usulden reddi ile teminat iddiasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davanın; elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve ecrimisil istemine ilişkin olduğu, bir veya birkaç paydaşın bu türlü davalarda diğer paydaşları temsile yetkili bulunduğunun açık olduğu, 21.06.1994 tarihli ve 13/24 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da; paydaşın açtığı elatmanın önlenmesi davasının, mülkiyet hakkından kaynaklanan ayni hakkına değer verilmek suretiyle pay oranında değil, mutlak olarak, taşınmazın tümü yönünden kabul edilmesinin zorunlu olduğu-